"jisung-oh hyunjin?" felix kapıyı açanın hyunjin olması ile şaşırarak bakmıştı.
"merhaba"
"merhaba" gergince hyunjin'e baktığında hyunjin hemen konuşma açmıştı.
"nasılsın?"
"iyiyim ama asıl sen nasılsın? buradaki ilk günün" merakla baktığında aklında 'iyi ki son dakika makyaj yaptım' cümlesi geçiyordu.
"çok bir şey yapamadım jisung hala hasta ama onu özlemişim" diyip gülümsemişti.
"cidden mi?"
hyunjin kafasını sallayıp minik çocuğa bakmıştı.
minik ise endişeli bir şekilde "keşke lapa yapsaydım... çorba da olurdu. of ilaç da alabilirdim" diye kendi kendine konuşuyordu.
"geçmeyecek misin?"
"hm?" felix kendi kendine konuştuğunu fark ettiği gibi kızararak hyunjin'in konuşmasını beklemişti.
"içeri geç. yatıyor olsa bile biz otururuz boşuna gelmiş olmazsın" dediğinde felix içinden 'seni beş dakika görmem bile gayet verimli oldu. inan boşa gelmiş olmadım' derken dışarıdan sadece hyunjin'in dediğine kafa sallamış ardından içeriye geçmişti.
"hala çok kötü mü?"
"düne göre iyi aslında. dün gözleri yaşarıyordu ve hep hapşırıyordu ama bugün öyle değil" dediğinde rahatlamıştı.
"bir şeyler içmek ister misin?" dediğinde onu onaylayıp "hadi kahve yapalım" demişti.
sonrasında da uzun süre birbirleri hakkında konuşup bilgi edinmişlerdi. sadece felix aşık olmakla kalmamış hyunjin de kendini onun yanında rahat hissettiğini fark etmişti.
o sırada ikisi eğlenerek konuşurken içeriye saçları dağılmış bir jisung gelmişti.
yeni uyandığı için açamadığı gözleri ve şişmiş yanaklarıyla tuvalete gidecekken ona dönen iki çift göz ile uyku sersemi bir halde "lixiem~" diyip el sallamış ardından tuvalete gitmişti.
ikisi onun bu aptal ama bir o kadar da sevimli haline gülmüşlerdi.
bir dakika bile geçmeden jisung hemen gelmiş felix'in yanına oturmuş ve ona bakmıştı.
"yüzünde makyaj var ama çillerin de var. ben mi uyku sersemi yanlış görüyorum?" dediğinde felix "ne alaka arkadaşım bu benim sade makyajım işte" demişti samimi olmayan bir gülümsemeyle.
"anladım ben tamam" demesiyle felix göz devirerek önüne dönmüştü.
jisung ise iç çekip "seni görünce bile abini özledim" demişti.
felix ise "aslında hasta olmasan abimi lunaparka gitmeye zar zor ikna etmiştim. sizi yalnız bırakacaktık ama hastasın. yapacak bir şey yok" demişti omuzlarını düşürerek.
zaten plan yatmıştı jisung'un bunu bilmesinde bir sorun yoktu.
jisung ise "harika bir arkadaşsın sen" diyip felix'e sarılmıştı.
felix başta gülmüş sonrada jisung'un kafasını kendinden uzaklaştırıp dalga geçercesine "sen de harika bir arkadaş ol ve bana iyileştikten sonra sarıl" diyince jisung dudak büzerek kafasını sallamıştı.
o sırada hyunjin ikili fark etmeden mutfağa geçmiş ve felix ile kendisine tekrar kahve yapmıştı. jisung'a da bitki çayı yaptığı için mutfakta demleniyordu. içeriye geldiğinde konuşan ikiliyi görünce gülümsemiş ve kupalardan birini felix'in önüne koymuştu.
"hyunjin-shii bana kahve yok mu?"
"sen önce iyileş aptal içeriye bitki çayı yaptım sana" dediğinde jisung oflayarak kendini koltukta geriye atmıştı.
felix "ben buraya gelme nedenimi unuttum ya-abim nasıl kıskandı ama? hala bizim cevap vermemizi bekliyor olabilir" diyerek şaşkınlıkla başladığı cümleye heyecanla devam etmişti.
"bilmem bence merak etti."
"neyi?"
"hyunjin'i"
"jisung sen gerçekten iyi değilsin. beni niye merak etsin"
"of düşünmek istemiyorum anlayın işte"
ikisi de kafa sallayarak sessizce önlerine dönmüştü.
"ben senin çayını getireyim bari. sana daha fazla maruz kalamam"
"aman daha bir gün oldu geleli be!"
"sen de çok çirkefsin jisung, hyunjin çok haklı"
"lan siz tanışalı bir gün oldu"
"olabilir"
"olabilir"
jisung aynı anda konuşan ikili ile drama queenliğe bağlamış "hoşlandığım çocuk benden hoşlanmıyor ve en yakın arkadaşlarımı kaybettim. hayat bir kere gül amına koyim" demişti.
hyunjin mutfaktan "götüne gülüyor işte" diye bağırdığında felix kahkaha atmaktan kızarmıştı.
"SORUN DA ORADA YA ZATEN HWANG HYUNJIN"
•••
evet hyunjilix yazcam minho bana kalcak yanlis anlamadiniz
