11-her ne olursa olsun

128 21 75
                                    

=6 yıl önce=

saklandığım kaydırağın içinde cebimde unuttuğum eunhwa ahjummanın verdiği çikolatayı yiyordum. arada elimde olmadan hıçkırırken gözlerimi siliyordum.

dizim çok acısa da bir şey yapamıyor ayağa da kalkamıyordum. zaten kaydırağın içine de zar zor oturmuştum. kimsenin beni bu halde görmesini istemiyordum.

"sunoo"

sunghoon'un sesi ile kıpırdanmıştım. dizim hala acıdığı için olduğum yerden ayrılamasam da sessizce "sunghoon" demiştim.

sunghoon beni duyup yanıma geldiğinde nefes nefese ve terlemişti. endişeli gözleri her yerimi incelerken hemen ona sarılmıştım.

"her yerde seni aradım. çok korktum sunoo"

"dizim acıyor sunghoon kalkamıyorum"

"ne? neden?"

"yere düştüm" hayır minji ittirdi.

"tamam sakin ol. ağlama" diyerek yanaklarımı sildiğinde dizimi görmüştü.

"seni taşımamı ister misin?" dediğinde kafamı sallamıştım.

beni sırtına aldığında sınıfın içine girmiştik. diğerleri bahçede oynadığı için sessiz olan sınıfta sadece ikimiz vardık.

o ise sınıftaki ilk yardım çantasını almış "hep bir yerlerini yara yapıyorsun." diye sinirle mırıldandığında "özür dilerim" demiştim.

"özür dileme sunoo. sadece çok merak ettim beni merakta bırakma"

"tamam..."

"en azından sağ eline bir şey olmamış. derste yazı yazmaya çalışırken daha çok acırdı" diyince kafamla onaylamıştım. konuşursam ağlayacağıma emin olduğum için minimum seviyede konuşmak benim için daha iyi olurdu.

batikon ile sol elimi sildiğinde dizime de pamuğu yavaş yavaş dokunduruyordu.

"acırsa kendini sıkma tamam mı?" hala sessizce onu izlerken o da çoktan büyük renkli yara bandını yapıştırıyordu.

"bitti~" gülümseyip bana baktığında içeriye mingyu hyung girmişti.

onu gören sunghoon şaşırarak "oh hyung sana haber vermeyi unutmuşum. dizi acıdığı için kaydırakta oturuyordu" demişti.

ben de ona baktığımda yürürken "ufaklık korkuttun bizi. iyi ki öğle arasındaydık sorun çıkaracak öğretmenler yoktu" diyip yanıma geldiğinde saçlarımı karıştırmıştı.

"özür dilerim hyung"

"iyisin şimdi değil mi?" dediğinde kafamı salladım. "acıdığı için kendimi çok sıktım galiba ayağa kalkamadım" demiştim.

"tamam siz sınıfta durun ben sana bir şeyler alacağım yemen için"

"hyung gerek yok benim çantamda var"

"o zaman sen kaybolmadan önce öğretmenim beni öğretmenler odasına çağırmıştı ben onun yanına gidiyorum. evde görüşürüz" diyip el sallamış ve çıkmıştı.

"şimdi gerçekten ne olduğunu söyler misin sunoo?"

"ne?"

"en son seni minji ile gördüm ve o an beden eğitimi öğretmeni çağırmasa yanınıza gelecektim. seni göremeyip minji oyun oynarken o kadar korktum ki. o bir şey yaptı değil mi?" dediğinde zar zor durdurduğum gözyaşlarım tekrar akmaya başlamıştı.

sadece kafamla onayladığımda bana sarılmıştı.

"ne yaptı?"

"bugün seninle birlikte changbin ile oynamaya gittiğimizde minji bunu görmüş"

"yine mi kızdı ve bağırdı" kafamı salladığımda "ittirdi mi seni?" dediğinde onaylamama kalmadan bana sarılmıştı.

"özür dilerim"

"hayır senin suçun değil bu" dediğimde "hayır benim suçum. onun karakterini biliyorum. engelleyemiyoruz sonuçta ama seni koruyabilirdim" diyerek beni engellemişti.

"her ne olursa olsun..." diyip konuşmasını kestiğinde gözlerinin dolduğunu fark etmiştim. yanaklarını silerken "...hep yanında olacağım. sana zarar gelmesini engelleyip seni her şeyden koruyacağım" demiş parlayan gözleriyle bana gülümsemişti.

"ben de her zaman yanında olacağım."

•••
bunlarin kucuk hallerini yazmak yaralarimi sariyor

12 ʏᴇᴀʀꜱ-ꜱᴜɴꜱᴜɴ ✓Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz