"Sana bizi anlatmamı ister misin?". "Yalan olmayacaksa anlat". "Söz veriyorum yalan olmayacak" iç çektim "Tamam anlat o zaman"

"Ben senin asırlar öncesinde yaşamış halinim. O döneme ait olan ismim bu, Sidelya. Ama şunu bilmeni istiyorum, ben senim sen de bensin. Sadece zaman farkı var aramızda. Ben senden önce yaşadım yalnızca. Kendini hafızanı kaybetmiş biri gibi düşünebilirsin, hatırlamıyorsun sadece o zamanı."

"Neden hatırlamıyorum peki?". "Çünkü yeniden doğdun ve eski ben sana gönderildim. Tabiki tek amaç bu değil ama ben senin eskiyi hatırlaman için gönderildim"

Tebessüm ettim bu garip olaylara. Gerçekten film mi çekiyorduk? "Ben yalnızca bir insanım ama sen-" cevapsız kalması Kaşlarımı çatmama neden oldu bu "Ne? Devam etsene"

"Söyleyeceğim ama inanmayacaksın". "Belki inanırım Sidelya" iç çekti "Peki. Sen benim gibi insan değilsin, bilmediğin bir çok gücün var. Seçilmiş tek kişisin". Tek kaşım havalandı "Seçilmiş tek kişisin mi? O ne demek oluyor öyle?"

"Kendimi bildim bileli dört ırka seçilmiş birinin geleceğini biliyordum. Kim olacağı hakkında hiç birimizin bir fikri yoktu. Cinsiyeti neydi, ismi, nerede doğacağı bilinmiyordu.. Ama öğrendim, o kişinin gelecekte ki ben olacağımı yani seni öğrendim Vera. Tek bir kişi seçildi, tek bir güç. Bu senin bedeninde, herkesin uğruna savaştığı güç sensin" Kaşlarım havalandı. "O gün birine söyledim bu bildiklerimi. Gelecekte ki benin seçilmiş kişi olduğumu anlattım"

Yüzünü sıvazladı sinirle "Kendimi dövmek istiyorum Vera, böyle bir aptallığı o gün nasıl yaptım bilmiyorum. Yaydı bunu o kişi tüm dünyaya, nasıl becerdi bilmiyorum ama tüm herkes benim için savaşmaya başladı. O gün başladı işte o savaşlar, kavgalar, isyanlar ve o gün de tanıdım onu, İrisi "

Tebessüm ettim" Aronun asırlar öncesine ki hali İris, ismi İrisdi. Bir gün odun toplarken gördüm onu ormanda. Başımın üzerine koyduğum çiçekler, up uzun kül karası saçlarım, uzun beyaz elbisem ile bakıyordum onun o yakışıklı yüzüne. Pelerini yoktu üzerinde, belinde kılıç vardı, büyümüştü gözleri şaşkınlıkla. Ardında olan askerler beni kollarımdan tutarak hapsetmiş ve saraya götürmüşlerdi onu orada bırakarak. ". Şokla doğruldum" Aronun aradığı ben miydim?"

Başını onaylayarak salladı" Sendin Vera, bizdik.. Öyle şaşırmıştı ki o gün, benim gidişime bile engel olamamıştı. Saraya vardıktan sonra gördüm onu tekrardan. İçinde olduğum odadan beni çıkarıp kıralın yanına götürmüşlerken tartışmaların duydum. Büyük kavgaları vardı."

"Ne söylüyorlardı?". "Beni kendine alacaklarını. Daha doğrusu kral beni bir eşyaymış gibi sahiplenmişti ama İris öyle yapmadı. Beni özgürlüğe kavuşturmak istediğini ama onun yanında olacağımı söyledi. Hatta eşi olduğumu.". Yutkundum heyecanla "Haykırıyordu o gün ama kral dinlemedi onu. Beni bu sefer de zindana hapsetti ama bu yaptığı İris için küçük bir mesele olucak ki zindana bir an da girdi ve beni çıkardı oradan. Hala şaşkınım o hızlılığa Vera. Bir an da karşımda belirdi, daha ne olduğunu anlamamıştım bile "

" Seni gücü ile mi çıkardı oradan?". "Evet, korkmamamı ve gözlerimi kapatmamı söyledikten sonra hortumla çekiliyormuş gibi bir rüzgar hissettim. Sonra da gözlerimi açtığımda evimin önündeydik. Teklifte bulundu ardından bana ama tehditkar bir teklifti bu tabiki. Bana ya onunla gelerek beni mutlu edeceğini ya da her daim onunla beraber olacağımı söyledi "

"Neyi seçtim?" kabullenmiş olmam hoşuna gitmiş gibiydi. "Onunla kalmayı seçtin ama kral izin vermedi buna Vera. Takıntı haline getirdi seni"
Aklıma gelen şüphe ile kaşlarım çatıldı "Ne yaptı?". "İris seni mağarasına sakladı dünyanın dört bir yanında olan savaşlarla-"

"Dur biraz. Aron bana savaşı kendisi çıkardığını söyledi". "Öyle zaten, kralı ısırarak lanetledi ve tüm köyde ki düşmanlarını yaktı" gözlerim korkuyla büyürken elimi okşadı "Sakın korkma ondan, senin için yaptı bunları"

"Bir sürü insanın ölümü benim için mi yani?". Gözleri büyüdü telaşla "Hayır, hayır onu kastetmedim. Masumlara dokunmadı, yalnızca kralın acımasız askerlerini ve halkın bu acımasızlığa yardım eden insanlarını öldürdü". İç çektim sessiz kalırken ama o yemin etmiş gibi susmadı "Çok savaştı seni onlara vermemek için. Çok can aldı bu uğurda, çok da yara aldı.

Gerildim "Ne yarası?". "Sana gelen kılıcın önüne geçti, göğsü ve karnı kesildi boylu boyunca". "Ama o bi vampir değil mi? Vampirler yara almaz, filmlerde böyleydi". Komik olsa da tereddütle çıktı sesim "Evet Vera yara almazlar ama o kılıç lanetliymiş. Cadılarla iş birliği yapmış kral, sonradan öğrendin"

Merakım artmaya başlamıştı "Ne oldu sonra?". Gözlerini kaçırdı benden, sanki bunu söylemek istemiyor gibiydi. Ona öylece bakarken ayaklandı ve şelalenin başladığı yerde durarak izledi yeri. Ayaklandım "Sidelya" yanına vardığım zaman şelalenin bir sis bulutu içinde kaybolduğunu gördüm. Aktığı yer bulutla kapanıyordu "Ne oldu sonra?"

"İntihar ettin" İşte bu yakmıştı canımı. Güçsüz olamazdım ben, hayatım boyunca olmamıştım "İnthar mı ettim?" Kaşlarım çatıldı bu yaptığım salaklık yüzünden "Ben gerçekten bunu yapmış olamam Sidelya". Bana döndü "Yaptın Vera, dayanamadın"

"Neden ya? Neye dayanamadım?". "Güçlerin seni ele geçirdi.". Kafam karışmıştı "Bana o zaman da güçlerimin olmadığını söylemedin mi Sidelya?"

"Evet, güçlerin yoktu ama o gün seni ele geçirdi. Bu zamana gelebilmek için ölmen gerekliydi ve intihar ettin". Dudaklarım aralandı ama ne diyeceğimi bilemedim. "Bu ne biçim bir lanet Sidelya? İstemiyorum". Korkuyla ellerimi tuttu "Sakın Vera, o zaman da kabullenmedin". Bıkkın bir nefesle arkama döndüğüm zaman bir saray olduğunu gördüm. Şaşkınlıkla Sidelya'ya baktım. "Bu sarayı nasıl görmedim ben?"

Demin ki halinden hızla çıkmış gibiydi. "Arkana baktın mı da sen? Bence bakmadın" yanımda durdu ve fısıldadı "Aron da olan gözlerin başka bir şeyi görmüyor ki". Kaşlarım çatıldı "Bana bak, iç sesim demem valla atarım seni şu şelaleden". Koluma dirsek attı "Ölmem ki". "O zaman ben atlarım"

Kasıldı yerinde ve gözlerini kaçırdı. Aklıma gelen soru ile şatoya gitmeden evvel sormak istedim "Sidelya ben nasıl intihar ettim?" sus pus olmuştu "Sidelya!"

"Buradan atladın" demesi ve arkasında duran şelaleye bakması bir olurken korktum. Böyle bir akla nasıl sahip olmuştum bilmiyorum ama şelale çok korkunçtu. "Ciddi olamazsın? Gerçekten buradan mı atladım ben? Nasıl oluyor bu ya? Burası dünyaya hiç benzemiyor"

"Burası dünya ama biz bir aynanın içindeyiz. İkinci boyut gibi düşün, insanlarla iç içeyiz. Yalnızca bizi görmüyorlar. İris de seni insanlardan korumak için mağaraya, mağaradan da buraya getirdi. İnsanlar ise cadılar yardımıyla buldu burayı"

Alayla göz devirerek yürümeye başladım" Ha, bir de cadı çıktı başıma". "Deme öyle". Gülerek yanıma geldi ve koluma girdi. "Sarayda ne var acaba?"

"Bilmiyorum artık". "Biliyorsun". "Bilmiyorum". "Sidelya!". "Tamam tamam biliyorum" Güldüm bu haline.

Bölüm sonu

Asıl mevzuya çok çok çok az kaldı. Yorumlarınızı

Kırmızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin