"Seni salak yerine koymuyorum Vera! Sakın bir daha aklına dahi getirme bunu anladın mı?" Başımı salladım onaylar şekilde. Tırsmıştım ama garip bir haz yine bedenimi ele geçiriyordu. Kokusu beni etkisi altına alıyordu ki siniri kayboldu onun. Başını göğsüme bıraktı pat diye. İrkildim." Yapma Vera "

" N-neyi? " derin bir nefesi çekti ciğerlerine ve beraberinde papatya kokusu hakim oldu etrafımı. "Kokun beni ele geçiriyor". Benim gibiydi o da, kokuma mahkum oluyordu "Ben bir şey yapmıyorum"

"Yapıyorsun ve yaptığın şeyin ne denli güçlü olduğunu bilmiyorsun Vera" bedeni titremeye başlarken kokusu olduğundan daha da arttı. Kokudan başım dönmeye başlamıştı. Tek eli karnımda durdu. "Y-yapma" Yutkundum ellerimi göğsüne ayakta durmak için yaslarken "E-elimde değil, kokun beni etkiliyor" garip bir düğümün içine girmiştik. Çıkışı yoktu sanki, ikimiz de birbirimizden etkilenip duruyorduk.

Nefesini şah damarımın üzerinde hissettiğim an kalbim maratona koşmuş gibi oldu. Tüm kanım olduğu yerden çekilip onun soluduğu yere hücum ederken o inleyerek dizleri üzerine çöktü. Beraberinde beni de yere oturtururken başım göğsüne düştü dayanamayarak. "Vera, Vera" kokusunun yerine kül kokusu ilişti burnuma. Yayılıyordu kül kokusu bedeninden, soğukluğu garip bir sıcaklığa bırakıyordu.

"Vera ses ver!" vermek istesem de yapamıyordum bunu. Bedenim hareket emiyorken bir elini baldırıma bir elini de sırtıma koyup beni kucağına aldı. Başım geriye düşmüş öylece dururken müthiş bir rüzgar esti bedenime, beraberinde ise sırtım yumuşak bir yer ile buluştu. Anlamıştım o an beni odama götürdüğünü.

"Vera" yanağıma çöktü. Soğuk eli yüzüme düşmüş olan saçı kulağımın arkasına alırken yaklaştı bedeni bedenime. "Özür dilerim" anlayamamıştım özrünü.

Zorlamaya başladım kendimi. Uyu, boşver dünyayı diyen o iç sesime kulak asmadım. "Vera" yanağımda var olan o soğuk eli bana yardımcı olmuş ve irkilerek kaşlarımı çatmıştım. Gözlerim açılırken bana bakan telaşlı gözlerini gördüm. "İyi misin?"

Göz kapaklarımı kapatıp açarak onayladım onu. Bu hareketimle telaşlı halinden eser kalmazken gelen kül kokusu giderek yerini çok sevdiğim kaşmir kokusuna bıraktı "Çok seviyorum" Onu ilk defa şaşkın görüyordum. Şaşkınlıkla büyüyen gözleri ile kırmızı olan göz bebekleri tamamiyle belli oluyordu, çatık duran kaşları havalandı ve aralandı dudakları.

Bir insanın şaşırması bile güzel olur muydu? O çok güzeldi. "Neyi seviyorsun?" yalnış bir cümle kurduğumu anladım o an. Yorgun argın çıkan sesimle fısıldadım "Kokunu" gözlerinde ki heyecan yavaşça dindi, güzel bir papatya kokusu hakim oldu etrafımı. Yanağımda olan eli olduğu yeri okşarken yüzüme yaklaştı "Ben de çok seviyorum" yüzümü izleyerek fısıldadı ama zar zor duymuştum bu son kelimeyi "Kokunu"

Zoraki bir gülüş sunarak uzatmış olduğum bacaklarımı kendime doğru çekerek kalkmaya çalıştım ama o omuzlarımdan tuttu. "Kalkma"

"Çocuklar aşağıda" kaşları çatıldı derince "Kalkma Vera! O herif aşağıdaki olduğu sürece gitmene izin vermem" şokla baktım ona "Herif mi? Kim?"

Gözlerini sinirle benden çekerek ağzı içinde geveledi ama anlamamıştım. Sordum ona tekrar kim olduğunu, yine aynı şekilde cevap verdi bana. "Söylemiyorsan gidiyorum"

"Murat!" yüksek sesle söylediği o isim kalbimi tekletti. Onun bu hali yüzümde tebessüme neden oldu. "Ne bu sinirin?" iç sesim bu sorumun ardından bir soru iletti bana.

Ne bu yakınlığın?

Gözlerimi kaçırarak sessiz kaldım onun cevabını beklerken. Bakışları bana garip bir halde değerek cevap vermişti. "Sevmiyorum onu"

"Neden?" Bana döndü. "Sevmiyorum işte". "Ama neden işte?" yaklaşmaya başladı bana. Sırtım yatakta olabilirmiş gibi iç içe büzüldü. Kaslı ve damarları elleri omzumun yanından yatağa dayanırken yüzüme yakın durdu. Nefesim değiyordu yüzüne, emindim buna.

"Sana olan yakınlığı canımı sıkıyor" o an en mantıklı bir soruyu sordum ona, aslında onu gördüğüm ilk an söylemem gerekirken "Ben senin için neyim?" tebessüm etmeye başladı yüzlerimiz arasında ki mesafeyi sıfıra indirirken. Soğuk burnu sıcacık burnuma değmişti. "Sen benim kalbimsin Vera. Atmayı unutan kalbim.. Tek sevdiğim, aşkım" şaşkına dahi dönemezken çeneme bir öpücük kondurdu. Diken diken oldu tüylerim, şaha kalktı tüm zerrelerim, döndü yine başım.

Kanım hızlanmıştı. Bunu damarlarımda akan o sıvının tenime olan baskısından hissedebiliyor kalbimin sesini kulaklarımda duyuyordum. Bunun için yemin dahi edebilirdim ama bu denli bir adamın üzerimde uzanıyor olması bana ismimi unutturmuştu. Sahi ya, ben kimdim?

"Sen benimsin, benim arzumsun, şehvetimsin. Karanlığın kralının sevdiğisin" aklımdan geçenleri okuyordu, biliyordu, anlıyordu ve ben bunları hep unutuyordum. Bana hatırlatması her daim böyle utançla olucaktı anlamıştım ama aklım yerinde değildi.

Dudaklarımı milimler kadar uzağında olan dudaklarda takılı kalmıştı. Çekemiyordum bir türlü ve o bu bakışlarımın nedenini biliyordu. Küçük bir tebessüm sundu bana, başını yana yatırdı ve dudaklarımın üzerinde durarak bana baktı. Çok az kalmıştı çok, çok çok az ama o bilerek durmuştu.

Kendimi hareket ettirsem, dudaklarımı yalasam tamamlanacaktım ama telaşla açılan odamın kapısı buna engel oldu.

"VERA!"

Bölüm sonu

1000 okunmaya az kaldı. Hayde bakalım.

Kırmızı Where stories live. Discover now