Gizli Diyarın Gizli Komşusu

Start from the beginning
                                    

"Başlayalım o zaman"

....

Toplantı bitmemiş ama ben bitmiştim. Nedendir bilmiyorum, ruhumda ki enerji bu odaya girdiğimden beri çekilmiş gibiydi. Yanı başımda ayakta dikilen Kerem bir kere olsun gözlerini bana bakan ikiliden çekmemiş ve sanki tetikte beklemiş gibiydi.

İç çektim nefes almaya çalışırken. Başım dönmeye başlamıştı artık. Daralıyordum bu koca odanın içerisinde. Toplantıyı bitirmek için dudaklarımı araladım ama tek bir ses dahi çıkmamıştı. Gözlerimi yumarak Kereme baktım, bakmamla göz göze gelmemiz onun zaten bana baktığını fısıldarken yardım dilenir gibi diktim gözlerimi ona.

Anlamıştı, öyle ki öncekine nazaran daha güçlü bir şekilde sesini bulup herkese hitaben konuştu.

"Bu kadarı yeterli, geri kalan tüm belgeleri başka zamana konuşuruz. Toplantı bitti!"

Emri alan tüm herkes, Murat dahi çıkarken hala da kalkmayan ikiliye baktım. Gözlerini bana psikopatça dikmiş bekliyorlardı. Anlamaya çalışırken kaşlarım çatıldı ama dönen başım bir an nefes almamı dahi engelledi. Başım önüme doğru düşerken Kerem omzundan tutup anlayamadığım bir dilde cümleler kurmuş ve ikilinin aniden kalkıp koşarcasına gitmesine neden olmuştu.

"Efendim iyi misiniz?"

"Hıhı" çıkıyordu yalnızca dudaklarım arasından. Gözlerim açılmıyordu, zorluyordum ama zorlamam yalnızca nefesimi kesiyordu. Başımın geriye gittiğini ve beraberinde ise havalandığımı anladım. Ben o halde kendimle savaş verirken Kerem beni kucağına almış nereye gittiğini bilmediğim bir yere götürüyordu.

Kapattım gözlerimi. Başım geriye düşmüş, uzun saçlarım onun her adımında bir o yana bir bu yana sallanıyordu. Hissediyordum.

Bu pozisyon boynumu ağrıtsa dahi kımıldayamadım. Felç olmuş gibiydim adeta.

"Derin nefes almaya çalış, kendine geliceksin güven bana" der demez sırtım yumuşacık bir yere temas etti. Buranın ofisimde ki gizli bölmede yer alan odam olduğunu anlamıştım. Burayı Keremin nasıl bildiğini dahi düşünemedim, belki de umursamadım bilmiyorum. Sadece uyumak istiyordum.

"Sakın uyuma!" aklımdan geçeni bilir gibiydi. Ne düşünsem cevap veriyor adeta leb demeden leblebiyi anlıyordu. "Uykum var" dedim zar zor nefesimi o kaybettiğim yerde bularak. Ölü gibiydi sesim. Orada bulunan tüm enerjiyi çekiyordu içine. Dayanmaya çalışsam da yapamıyordum. Karanlığın o yumuşacık hissi, bambaşka diyarlarda gezme heyecanı bedenimi ele geçirirken kendimi teslim etmeye başladım.

Uykuya yenik düşmeden önce duyduğum en son şey yalnızca "Abi... Buradalardı!" olmuştu.

.... Karanlıktı, o gün gördüğüm rüya gibi bu rüyamda karanlıktı. Etrafıma bakıyordum ama boştu, bomboştu.. "İnkar etme!" gelen bu cümle ile irkilerek karanlıkta bir noktaya dikkat kesildim. Bu ses ne erkeğe ait ne de kadına aitti. Farklı bir tınısı vardı, insanın içine içine işliyordu.

"Sen de kimsin?". "İnkar etme!" Kaşlarım çatıldı derince. "Ne saçmalıyorsun sen, ne inkarı?". Sinirlenmeye başlamıştım. "O sese kulak ver Vera". "Ne sesi? Ne diyorsun sen? Göster kendini!". "O sese kulak ver Vera!"

Karanlıktan, kuş cıvıltıları ile uyandım. Gözlerim yavaşça aralanırken güneşin o keskin ışığı gözlerimi delip geçmişti adeta. Titrek bir nefes çektim ciğerlerime, aldığım koku huzurla beni mest ederken bir yerden tanıdık geldiğini hissettim. Tanıdıktı bu koku..

İçinde olduğum odaya baktığım zaman da benim odam olmadığını anladım. Buranın neresi olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Oda adeta bir ağacın kavuğu gibi tasarlanmıştı. Masasından yatağın başlığına kadar her şey tahtayken açık olan pencereden o bahar çiçeklerini ve ağaçların döktüğü rengarenk çiçekleri görüyordum. Hayran olmuştum ama bu hayranlığım açılan kapı ile sönerken içeri elinde ki tepsi ile giren kadına dikmiştim bakışlarımı.

Kırmızı Where stories live. Discover now