KÖTÜ MÜDÜR

938 131 93
                                    

Arkamı dönüp Katherina'ya kısa bir bakış attım. Bu bakışın altında öyle güzel planlarım vardı ki.

"Hafızamın geri geldiği bir süre daha aramızda kalsın."

"Neden?"

"Orasını boşver"

gülümseyerek göz kırptım ve yavaşça odadan çıktım. Yarım saat öncesi gibi öfkeli ve ifadesiz durmaya çalışıyordum ancak bu çok zordu. Beynimin içinde binbir tilki dolaşırken nasıl tepkisiz kalabilirdim?

Benim hafızamı silmek ne demekmiş görecekti. Ya hâla hiçbir şey hatırlamıyor olsaydım! Beni kullanarak kim bilir neler yapacaklardı?

Planları bu kadar çabuk bozulduğu için şanslıydık. Katherina'ya bir teşekkür borçluydum. Yere odakladığım gözlerimi koridora çevirdiğimde gördüğüm yüz çenemin öfkeyle kasılmasına neden olmuştu. Steven yanımdayken öfkeli rolü yapmama gerek kalmıyordu.

"Nicolas?"

"Evet"

"Beni çağırmışsın?"

"Sana odamda bekle dememiş miydim!"

"Ama odanda yoktun"

"Tamam. Kararımı verdim seninle geleceğim"

"Cidden mi... Yani şey tabiki."

"Bu arada benim oradaki rütbem ne? Müdür, değil mi!?" Aramızdaki mesafeyi kapatarak mavi gözlerimi nefretle onunkilere diktim. Zihnini okumamam için bakışlarını çevirmiş ve yutkunmuştu.

Başka seçeneğinin olmasını istemiyordum. Kendimi hafızası silinmiş bir müdür olarak oraya sokup her şeyi karıştırmak istiyordum. Hem eğlenip hem de intikam almak harika olacaktı.

"E-evet şey yani, evet tabiki!"

"İyi o zaman hadi ne bekliyoruz. Ofisimi boşver direkt gidelim"

"Peki."

Hızla çıkışa yöneldik. Bill'e bir şey söylemeden çıktığım için vicdan azabı çekiyordum. Ama söyleseydim buna izin verir miydi ki? Elbette vermezdi. İşleri kızıştırmadan geri dönecektim zaten. Gittiğimi bile anlamayacaklardı. En azından öyle umuyordum.

Dışarı adımımızı attığımız anda Steven cebinden telefonunu çıkartıp birini aradı. Sabrım tükenmeye başlıyormuş gibi duruyordum ancak öyle değildi. Öfkeli müdür rolünü çok seveceğimden emindim. Ve bu günün sonunda Steven için küçük bir sürprizim daha vardı.

"Abi ben müdürü aldım geliyoruz"

Dedi Steven sesini benim duymam için arttırarak. Müdür kelimesini üzerine basarak söylemiş olsa da yalan söylediği her halinden belliydi.

Birkaç adım attıktan sonra ilerideki taksi durağından bir taksi çevirdik. Ben keyifle ön koltuğa serildim. O da arka koltuğa geçip yolu tarif etmeye başladı.

Yolculuğumuz yaklaşık yarım saat sürmüştü. Arabadan inip binaya girdiğimizde derin bir nefes aldım. Evet, şimdi oyun başlıyordu.

İçeri girer girmez hafızamı sildiğini hatırladığım iri yarı adam bana yaklaştı. Tepkisiz durmaya çalışıyordum ama bu adam sinirlerimi alt üst ediyordu!

"Hoşgeldin Nicolas" dedi sinsi gülümsemesi bütün yüzünü sararken.

"Bana Nicolas demeyeceksin! Müdür Bey diyeceksin!"

Adamın kıvrılan dudakları şaşkınlıkla eski haline dönerken içimden öyle çok gülüyordum ki dışa vuramamak tam bir eziyetti.

"Peki. Müdür bey"

GMBWhere stories live. Discover now