09

2.4K 244 485
                                    

Tuhaf yüz ifademi saklamaya çalışarak Bay Lucas'ın karşısındaki koltuğa oturdum.Bill de benim yanıma oturmuş, çekingen bakışlarını yere eğmişti. Kendimi yargı sonucunu bekleyen mahkum gibi hissediyordum. Sonunda yaşam ya da ölüm vardı sanki... Bay Lucas keskin mavi gözlerini bana çevirerek yutkundu.

"Bunu sana nasıl söyleyeceğim bilmiyorum. Daha doğrusu buna inanacak mısın emin değilim"

Şaşkınlığımın artmasıyla birlikte karnımda ağrımaya başlamıştı. Gerginliğim zaten hat safhadaydı. Beni bu kadar yakından ilgilendiren ne olabilirdi ki?

"Sen özelsin Nicolas." dedi ve derin bir nefes aldı. "Sen benim oğlumsun"

Kelimeler beynime saplandığında gözlerimi kocaman açmış ona bakıyordum. Aniden bu söylediği beni öyle çok şaşırtmıştı ki düşünme yetim tarafından terk edilmiştim. Neredeyse hiç doğruluk payı yok diye düşünüyordum. Olamazdı. Olmamalıydı.

"Kanıtlayabilir misiniz?"

"Bilmiyorum ama sana, senin hakkında önemli bilgiler verebilirim."

Sustum. Sadece sustum. Söylenebilecek hiçbir şey yoktu.

"Bak Nicolas. Ben ve annen, özel güçlerle doğduk. Diğer gmb'ler gibi bir tane de değildi. Onlarca. Evlendik ve sen doğdun. Senin doğumundan henüz birkaç hafta sonra normal insanlar, onlara zarar verdiğimiz gerekçesiyle bizleri yok etmeye başladı. Anneni de ilk savaşımızda kaybettik. Ben, daha çok gençtim. Yine de diğer gmb'leri toplayıp S1 ve S2'yi kurdum. Senin de güvende olman için normal gibi yaşamanı istedim. Bill'in görevi hem senin dostun olmak hem de seni korumak. Seni buradan uzak tutmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyordum ama er yada geç buraya geldin.

Sen, benden sonra buranın başına geçeceğin için artık normallerin ilk hedefisin. Ayrıca güçlerini bizden aldığın için özelliklerin gün geçtikçe artacak. "

Anlamakta zorlanıyordum. Her şeyi bir anda söylemiş ve bilincimin çökmesine neden olmuştu. Zihnim artık kaldıramıyordu. Gerçek miydi bunlar?

"Bunca yıl bunu benden sakladınız öyle mi. Bir babamın olduğunu ve geçmişimi."

Sesim sakin geliyordu ama sinirliydim. Doğru düşünemiyordum. Bütün konuşmayı dikkatle ve onaylayarak dinleyen Bill sonunda bakışlarını yerden çekerek bana bakmıştı.

"Her şeyi seni korumak için yaptı"

"Alışacaktır. Ona zaman tanıyalım." dedi Bay Lucas sakince.

Ben ise hâla söylenenlerin şokundaydım. İstemsizce ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Nasıl bu kadar basitmiş gibi bahsedebiliyorlardı ki? Bay Lucas bana 'sen benim oğlumsun' demişti! Söylenenleri düşündükçe boğazıma bir şeyler düğümleniyordu sanki. Nasıl bir kabusu yaşıyordum ben?

Bunlar... Doğru olabilir miydi? Ben Bay Lucas'ın oğlu muydum? Bill her şeyi biliyor muydu? Annem savaşta mı ölmüştü? Güçlerim artacak mıydı? Kafamda öyle çok soru vardı ki. Ne olduğunu bile anlamadan kendimi odamda bulmuştum.

Yüzümü yıkayıp kendime gelmem gerekiyordu. Kendimi banyoya atarak soğuk suyu yüzüme çarptım. Kafamı kaldırdığım anda aynadaki yansımam dikkatimi çekmişti. Bay Lucasa benzer mavi gözlerim vardı. Bakışlarım da onunki gibi sertti. Sahi ya. Gerçekte kimdim ben? Neredeydim? Ne işim vardı burada!? Şimdiye kadar tek yaptığım her başıma geleni kabullenmek olmuştu. Ama belli etmesem de üzerimde öyle çok baskı oluşuyordu ki ezilecekmiş gibi hissediyordum.

Nefes almaya ihtiyacım vardı. Karanlık bir tünelde, önüme neler çıkacağından habersiz yürüyordum sanki. Tek bir ışık hüzmesi bile görünmüyordu zihnimde. Gözüm etrafta dolandığında odamı inceledim. Açacak pencerem bile yoktu. İlk defa yeraltında olmamızdan nefret etmiştim. Geri geri attığım adımlar yatağa oturmamla son bulmuştu. Kendimi sırt üstü yatağa attım. Kaşlarım istemsizce çatılmış, boğazımdaki yumru büyümüştü. Beyaz tavanı izliyordum sadece. Ardı arkası kesilmeyen düşünceler bütün bedenimi ele geçirmişti.

GMBWhere stories live. Discover now