ANLAŞMA

2.2K 207 403
                                    

Bileklerimden kollarıma kadar çıkan alevler bütün hücrelerime korku salmıştı. Kendi gücümden korkuyordum. Ama en çok da dönüşebilecek olduğum canavardan

Alevler azalarak yerini kollarımı baştan sona saran sızılara bırakmıştı. Hâla korkuyordum.

Alevlerin söndüğünü görünce Bill yanıma yaklaştı. Yüzündeki endişe fark edilmeyecek gibi değildi.

Benim de ondan farkım yoktu. Kontrol edemiyordum bu yüzden bana yaklaşmamalıydı.

Bill aramızdaki mesafeyi yavaşça kapatmış gözlerini bana dikmişti. Tam konuşacaktı ki ellerimden fırlayan alev topunun ona çarpması ile yere düştü. Ben korkuyla gerilemiştim. Nefes almak zor geliyordu şimdi.

Bu iki olmuştu. Bu gün ikinci kez dostuma, kardeşime zarar vermiştim. Gerçekten tehlikeliydim. Hemde çok.

Gözlerimin dolduğunu onlara belli etmek istemiyordum. Başımı eğdim. Göz ucu ile onlara baktığımda Bay Lucas, Bill'i yerden kaldırıyordu.

Dokunsalar utanmadan ağlayacaktım. Göz yaşlarım küçük bir izin bekliyordu yalnızca.

Katherina'nın güven veren sesini duydum.
"Nicolas, istersen içeri girelim. Sen odanda biraz dinlen"

başkalarına zarar vermemi istemediği için böyle söylüyordu. Bundan emindim. Bill karnını tutarak ve arada öksürerek içeri girdi. Ardından da biz.

Anlaşılan o ki en iyi arkadaşımın canını çok yakmıştım. Arada gözlerini sıkıca kapatıyordu. Acı çektiği her halinden belliydi.

Böyle olmasını ben istememiştim ki. Daha bir özellik ile uğraşamazken onlarcasıyla nasıl yaşayacaktım?
Daha da kötüsü sürekli insanlardan uzak durmaya çalışarak nasıl yaşayacaktım?

S1'e girdiğimizde kimseye tek kelime söylemeden odama girdim. Kolumdaki kesik hâla yanıyordu. Dikişlik olup olmadığından emin değildim. Giysi dolabının altındaki çekmeceleri karıştırarak işime yarar bir şey var mı diye baktım. Küçük bir ilk yardım çantası vardı. Acemice kolumu sardıktan sonra üzerimi değiştirdim.

Vücudumun her yeri ağrıyordu. Yaşadıklarımdan tek etkilenen zihnim değildi. Yatağımın ucuna oturarak başımı ellerimin arasına aldım ve öylece durdum.

Kapının sesini duyduğum anda irkilerek kafamı kaldırdım. Gir demek gelmiyordu içimden. Kimse ile konuşacak yüzüm kalmamıştı. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Yinede

"Girebilirsin"

dedim. Bu tedirgin ses bana mı aitti cidden? Yabancı geliyordu bana.

Bill gelmişti. İnce tişörtünün altında karnının sargı bezi ile sarılmış olduğu açık bir şekilde belli oluyordu. Bunun nedeni bendim. İnanmak istemesem de gerçek buydu. Sonsuza kadar herkesten uzak durmalıydım. Daha önce de dediğim gibi; güçlerimi kullanmayı öğrenmeli ya da ölmeliydim. İkinci seçenek daha cazip geliyordu.

"Özür dilerim" dedim sessizce, başımı yere eğerek. "Çok özür dilerim"

Yanıma yaklaşıp güldü

"Üzme kendini hem bak" gülümseyerek sargıları işaret etti.

"Çok havalı duruyorlar değil mi. Hep böyle sargılar istemişimdir."

Moralimi düzeltmeye çalışıyordu. Ona verdiğim bu kadar zarardan, söylediğim onca sözden sonra...

Kendimi çok kötü hissediyordum.

"Sen iyi misin peki?"

"Evet" dedim gülümseyerek.

Bakışları kolumu bulduğunda şaşkınca sordu.

GMBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin