34. || Baba?

380 33 3
                                    

Babam her gün gibi kahvede oturuyordu ve keyflice çayını içiyordu. Akın beni kolumdan çeke çeke kahvenin önüne süründürdü. Söylemeliydik, biliyordum. Başka türlü olmazdı, bir kaç ay sonra zaten her şey ortaya çıkacaktı.
Bunu daha fazla ertelemenin anlamı yoktu.

Akın kahvenin kapısını açıp içeriye daldı ve ben kedi yavrusu gibi arkasından yürüdüm. İkimiz kahvenin tam ortasında Babama bakarak durakaldık.

Celasunun gözleri bana çarpınca kaşlarını çattı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Akın lafa girdi;

"Beyler, bize müsaade edin."

Şimdi de Babam başını bize çevirdi. Herkesin kahveyi terk etmesini izledi ve sonra ayaklandı. Korkudan titreyen ellerimi birleştirdim. Babamın yüzüne bakmaya cesaretim yoktu, bu yüzden gözlerimi fayanslı yerden hiç ayırmadım.

"Emmi.."

İki erkeğinde bakışını üstümde hissettim ama hala başımı kaldıramadım. Babamın kalbine yine bişey olur diye ödüm kopuyordu.

Akın kısa bir aradan sonra boğazını temizledi ve dimdik Babamın gözlerine baktı.

"Emmi, biliyorum karşısın ama ben Cereni seviyorum ve-"

Sözünü bitirmeden önce sesli bir çarpışma duyuldu. Sonunda başımı kaldırabildiğimde Akının sağa çevrilmiş yüzüne baktım.
Yanağında kırmızı bir iz büyürken gözlerim yaşlarla dolmaya başladı.

Babamın sinirli nefesleri sesli bir şekilde burnunda çıkıyordu ama Akın hala sakindi. Başını kaldırıp yine Babamın kara gözlerine bakınca Babam birden bana döndü.

"Baba-"

Elini kaldırınca susmayı bildim. Babam yine Akına döndü ve ona tehlikeli derece yanaştı.

"Çık."

Akın gözlerini bana çevirince, ben sadece başımla onayladım. Onun daha fazla zarar görmesini istemedim. Bu meseleyi kendim çözmek zorundaydım.

Akın kahvenin kapısını arkasından kapatınca Babam bana ateş dolu gözlerle bakıyordu. Sanki kızı değil, düşmanı karşında duruyormuş gibi.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

"Baba ben sadece-"

"Sen sadece ne Ceren? Yamaç seni buraya güvende ol diye getirdi sende arkamdan, bunu asla kabul etmeyeceğimi bile bile, Akınla mı görüşüyordun?!"

Boğazımın bağlanması cevap vermeme engel oldu. Belkide daha iyidi, şimdi mantıklı bir açıklamayla cevap versem galiba daha çok sinirlenirdi.

"Ben biliyordum zaten- Böyle olacağını biliyordum!"

Babamın karşısında yirmi iki yaşında üniversiteyi bitirmiş kadın gibi hissetmiyordum. Sanki hiç on üç yaşımı geçmemiştim, sanki hala Babamdan o yeni telefonu kırdığım için azar yiyen kız gibi hissettim.

"Aşık olmak o kadar kötü bir şey mi?"

Karşımdaki adam burnunun tepesini baş parmağıyla işaret parmağıyla masaj ediyordu ve ben kahvenin ortasında kaskatı olmuştum.
Gözlerimden akan yaşları zapt etmeden Babamdan dürüst bir cevap bekliyordum.

"Değil Ceren. Aşık olmak dünyadaki en güzel şeydir.. Ama! Babana yalan söylemek, gözlerime baka baka beni sırtımdan bıçaklamak varsa, o aşk kötüdür, evet!"

"Ya ben seni sırtından bıçaklamadım!"

"Bıçakladın Ceren! Sözümü çiğnedin!
Annenin neden öldüğünü unuttun mu Ceren!?"

Bağırışmalarımız yüzünden bütün Çukur kahvenin etrafında toplanmaya başlamıştı. Herkes bizi sinemaya yeni çıkmış film gibi izliyordu.

"Annemi karıştırma! Bu mesele seni ve beni ilgilendirir- Ben hayatımda sen ne istiyorsan yaptım! Çukurdan çık dedin, çıktım! Oku dedin, okudum! Aşık olma dedin, olmadım-"

Babam yanındaki masaya vurunca bağırmam kesildi. Islak yanaklarımı silip Babama doğru iki adım attım.

"Bugüne kadar en azından.. Ben sen ne istiyorsan yaptım Baba. Bugüne kadar sana iyi evlatlık ettim, bir kere bile olsa sesimi yükseltmedim şimdi sıra sende- Bana bir iyilik yap ve beni şu çocuğa gelin ver."

Elime dışarda duran sevgilime işaret ettim ama gözlerimi Babamdan ayırmadım. Hala çok sinirliydi ve ne diyeceğimi bilmiyordum artık.
Babam bana bir adım yaklaştı ve gergin bir şekilde başını salladı.

"Ölürüm ama seni asla Akına vermem Ceren."

Yeşil gözlerimin önünde yaşlardan bir perde çekildi. Neden ya?! Neden? Beni korumak mı istiyordu? Böyle mi koruyacaktı beni?
Hayatımı mahvederek mi korumak istiyordu?

Yutkundum ve derin bir nefes aldım. Elimle gözyaşlarımı sildim. Vermezse vermesin.
O zaman ben giderim.

"İyi. Verme, ben kendim giderim."

"Ceren!"

Birden kahvenin kapısı açıldı ve Yamaç abi ikimize bakarken burda ne konuşulduğunu hemen anladı.

"Emmi, Allahını seversen bi dinle-"

Babamın kafası hızla Yamaça döndü.

"Senin bundan haberin var mıydı?"

Yamaç abi hafifçe başını sallayınca Babam tamamen koptu. Açık ağızla önce Yamaça sonra bana baktı. Bir kaç dakika boyunca düşündü ve kararını vermiş gibi bana baktı.

"Bitti Ceren. Çukurdan gideceksin."

Ne? Yamaç abiye baktım ve o başıyla onayladı, hepsini halledecekmiş gibi.

"Emmi bi dur, bi sakin ol-"

"Yamaç! Sus- sus canını yakmayım."

Şimdi Babam bana döndü ve beni kolumdan tutarak kahveden çıkardı. Kendimi Babamın elinden çözmeye çalışırken, bütün o insanların arasında Akını bulmaya çalıştım.

"Son bir vedayı hak ediyorum, bırak-"

"Etmiyorsun Ceren."

SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-Where stories live. Discover now