24' sonsuzluk

436 55 4
                                    

Her zaman bir şeyleri kafama takarak büyüyen bir çocuk olmuştum. Bazı şeyleri netleştirmek benim için her zaman zor bir süreç olmuştu ki kafam dolu olduğu anlarda tek bir kişiye danışır ve tüm yardımı ondan alırdım. Jungkook. Benim en yakın arkadaşım, dostum veyahut kardeşim. Ona ne dersem diyeyim, nasıl bir kefeye koyarsam koyayım her zaman benim için kalbimde çok farklı bir yerde olacaktı. Belki onu ablamdan bile daha çok seviyor olabilirdim.

Fakat şimdi derin bir okyanusun içinde dibe battığımı, bir çıkmaza sürüklendiğimi hissederken bile gidip ona danışamıyordum. Zaten ona danışmam bile saçma olurdu, konu onunla ilgiliydi ve bu son hafta benimle yüz yüze gelmemek için hiç aynı ortamda bile bulunmamıştık, sürekli bir kaçış içerisindeydi ve beni her gördüğü yerde ya yolunu değiştiriyor ya da kafasını önüne eğerek hızlı adımlarla benden uzaklaşıyordu. Onu çok özlemiştim ve o halen daha yanımda, yakınımda değildi. Belkide ilk konuşmayı deneyen ben olmalı ve tüm bunlar için ondan özür dilemeliydim, fakat bir yandan da aşık oluğum için özür dilemek bana çok saçma geliyordu.

İki türlüde çıkmaz yoldaydım ve atlattığım bu sınav haftamı dağınık bir kafayla geçirmiştim. Ne sınavlara odaklanabilmiş ne de başka bir şeye kafa yorabilmiştim. Sadece Jungkook'u ve bana söylediklerini düşünüyordum, belki haklıydı belkide haksız buna tam net cevap veremiyor olsamda o benim arkadaşımdı ve onunla ne sebeple olursa olsun arkadaşlığımızı bitirmek istemiyordum.

"Sevgilim, yine daldın." Yoongi'nin beni derin düşüncelerimden çıkardığı derin ve rahatlatıcı sesiyle koltukta sol omzumun üzerine uzandım ve ona doğru dündüm. Bir eli benim bacağımda dinlenirken diğer eli ise direksiyon hakimiyetini korumaya çalışıyordu. "Jungkook'u mu düşünüyorsun yine?"

"Evet.." diye mırıldandım sorusuna cevap verirken. Tüm bu Jungkook ile yaşadığımız olayların hepsini tam anlamıyla Yoongi'ye anlatmamış sadece üzerinden kısa bir şekilde özet geçerek ona bahsetmiştim. Yoongi ise onu aramamı ve onunla konuşmamı söyleyen taraftı, bunda pek ısrarcı olmamıştı fakat aramam konusunda da diretiyordu işte. Belki de beni böyle çok düşünürken görmek istemiyor da olabilirdi. Bilemiyordum.

"Sana düşünmemeni ve bir an önce arkadaşınla konuşmanı söylemiştim." Derin bir iç çektim ve gözlerimi bacağımın üzerinde dinlenen parmaklara çevirdim, bende elimi onun damarlı ellerinin üzerine koyup okşadığımda Yoongi'nin derin bir nefes alarak pantolonumun üzerinden benim bacağımı okşamasına izin verdim.

"Düşünmemek elde değil, onu özledim. Arkadaşlığımızın mahvolmasına istemiyorum sadece. O benim en yakın arkadaşım ne de olsa." Diyerek dudak büzdüm. Bunu sık sık farkında olmadan yapıyordum bu aralar.

"Büzme dudaklarını," diyerek iç çeken bu sefer Yoongi oldu. "Sonra çok fena öpesin geliyor, biliyorsun." Bu beni güldürürken dudaklarımı düz bir çizgi haline getirdim ve sonunda bakışlarımı uyumlu duran ellerimizden çekerek ona çevirdim.

"Heyecanlı mısın?" Diyerek bir anda konuyu değiştirdim, daha fazla bu konuda kalarak kafamın içini ütülemek istemiyordum ki Yoongi'den bunu anlamış olacak ki direkt korkuyormuş gibi bir havaya büründü. "Sevgilimin ailesiyle tanışacağım ve ne kadar heyecanlı olduğumu tahmin dahi edemezsin."
Bu haline kıkırdarken kafamı iki yana doğru salladım. "Ama şundan emin ol ki senin kadar heyecanlı olamam." Cümlesine ekleme yaptığında boştaki elimle hafif bir şekilde omzuna vurdum.

"Yah, heyecanlı falan değilim ben. Her zamanki ailemin yanına gidiyorum işte." Diyerek sitem etmeyi de ihmal etmedim fakat bir yandan da gülüyor ve elimin altındaki ele daha sıkı tutunuyordum. Ondan güç almak bu dünyada yapıp yapabileceğim en iyi şeylerden biriydi çünkü Yoongi sanki insanın içini görüyormuş gibi ona yaklaşır ve tüm derdini, tasasını almak istermiş gibi ona güç verirdi.

lavinia : yoonmin ✓Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora