22' hayallerindeki aşk

435 63 3
                                    

Yoongi ve Jimin son bir saattir hazırladıkları yemeklerin altını çoktan kapatmış ve hemen ardından sofrayı kurarak güzel bir görüntü vermişlerdi. İkisi arada bir atışıyor ve onun dışında birbirlerini yakaladıkları yerde sanki sonsuzluk iksiri içmişcesine birbirlerinin dudaklarını tüketiyorlardı.

Yoongi hiç olmadığı kadar mutlu hissediyordu. Sonsuza kadar sorunsuz bir şekilde Jimin ile birlikte yaşamak ve onu koruyabildiği kadar herkesten korumakla mükellefil olmak ve onu kendine hapsetmek, bu aralar vücudunun her yerinde gezen kor bir ateş gibi büyüyordu her yerinde.

Fakat bazı şeylerinde farkındaydı. Babası hiç olmadığı kadar sinirliydi ve bunun farkında olarak onu daha da sinirlendirerek Jimin'i daha çok tehlikenin içine atıyordu. Jimin'den ayrılmak istemiyordu, bunun düşüncesi bile Yoongi'yi deli etmeye yetiyordu açıkçası.

İlk baştaki planı da aslında asla bu değildi, aklından geçen düşünceler daha farklı şeylerdi lakin olayın tam ortasında hiç olmaması gereken bir şey olmuştu. Yoongi, Lavinia'sına karşı bir şeyler hissetmeye başladığını biliyordu. Kalbi bazen ona dokunmasa, sadece onu düşünse bile öyle bir gümbürdüyordu ki buna kendisi bile şaşırırken nasıl olurda bu işin içinden çıkabilirim diye düşünmeden edemiyordu.

Fakat bu düşüncesi Lavinia'sını görene kadar sürüyordu. Çünkü bu küçük çocuk ona öyle bir içten bakıyordu ki gözlerini ondan kaçırmadan bile yapamıyordu. Tek bakışı bile onu deli divane ediyordu ve gerçekten bu çocuk annesinden sonra kimsenin yapmadığını yaparak kalbinin kapılarını kendi elleriyle başkasına açmasına sebep oluyordu. Hemde hiç açmaması gereken birine yapıyordu bunu.

Olmazdı.

Gözlerine bakamazdı.

Çünkü o gözlere bakan herkes aşık olurdu.

Min Yoongi dibi boyluyordu fakat bunu da kendi isteğiyle yapıyordu. Jimin'e yenilmek bir oyunun parçası olamazdı, ona yenilmek çok daha farklı bir boyut olmalıydı. Bunu hem fiziksel hemde zihinsel olarak en derinlerinde hissedebiliyordu.

Yoongi dudaklarını sesli bir şapırtıyla dolgun dudakların arasından çektiğinde yanağını Jimin'in yanağına yaslamış ve derin nefeslerini çocuğun kulağından aşağıya doğru, boynuna akıtmıştı. Bu hissi seviyordu, Jimin'in vücudunda dinlenmek sonsuza kadar yapabileceği bir aktivite olarakta onda kalabilirdi.

"Birazdan dayınlar gelir, toparlanmamız lazım." Jimin'in huzurlu sesi ise ona ninni gibi gelirken bütün bir ömrünü burada geçirebilirdi Yoongi.

Güzel bir gün ışığında, rüzgarın hafif esintisiyle onunla sevişmenin nasıl bir his olduğunuda merak etmeden yapamıyordu Yoongi.

"Birazcık daha böyle kalmak istiyorum," Yoongi kolunu Jimin'in beline dolayarak onu arkasında kalan siyah mermer tezgaha yasladı ve kendi bedeninide ona daha çok yaslayarak sımsıkı sarıldı. Jimin ise itiraz dahi etmeden parmaklarını sevdiği çocuğun boynuna dolamıştı çoktan. Parmakları ise uzun saçlarının arasında geziniyordu.

O gün, yani dağ evinde Jimin Yoongi'ye seni seviyorum dediği zaman Yoongi ona hiçbir şekilde karşılık vermemişti ve bu açıkçası Jimin'i birazda olsa kırmıştı fakat sonra bunu derinlemesine düşününce seni seviyorum demesine gerek dahi yoktu. Bu sadece aralarında bir sıfat olarak kalırdı fakat Yoongi ona bından daha da çok büyüğünü veriyordu.

Yoongi onu sevdiğini söylemiyordu lakin hissettirmekten de asla geri durmuyordu. Jimin onun sevgisini tüm zerresinde, tüm uzuvlarında hissediyordu ve iki çift lafın bile hissettirmenin yanında sönük kaldığını fark edeli günler olmuştu.

lavinia : yoonmin ✓Where stories live. Discover now