14' can acıtan yaralar

631 75 68
                                    

'Solan çiçeklere ve kabuk tutmuş yaralara'

Çok düşünen bir insandım aslında. Her şeyi kafama takan bir yapıya sahiptim. Mesela bugün bir olay yaşadıysam tüm gün onu kafama takar ve kendimi bunu düşünerek perişan ederdim. Bunu küçükkende çok yapardım aslında, beni kilom yüzünden dışlayan çocukları sürekli aklıma taktığım için de annem bana sürekli 'kimin ne dediği umrunda olmamalı oğlum, sen bu dünyada tek bir kişi olarak geldin ve yaptığın her şey sadece seni alakadar eder' demişti.

O günden sonra bile sürekli kendime bunu hatırlatmıştım fakat işte ben bir şeye takıyorsam takıyordum. Bu huyumu yenmek için her şeyi yapmıştım ama bir sonuca ulaşamamıştım. Zaten bir süre sonra ise bundan vazgeçmiştim, ben böyleydim ve kendimi böyle kabul etmiştim.

Şimdi ise Yoongi'nin peşine takılıp Seokjin hyunglara iyi geceler dilemiş ve bizim için ayrılan odaya çıkmıştık. Yoongi'nin suratı bir vampirin suratından daha beyaz gözüküyordu, kötü olduğu belliydi fakat hiçbir şekilde konuşmadan duruyordu ki beni şaşırtan bir diğer unsur ise parmakları arasında tuttuğu sigara olmuştu.

Onunla bir aydır birlikte olmama rağmen hiçbir zaman sigara içtiğine şahit olmamıştım. Ama şimdi elindeki sigaranın dumanını açtığı pencereden dışarıya doğru üflüyordu. Soğuk hava odanın her bir kısmına yayılırken üzüldüğümü hissetmiştim fakat Yoongi bunun bile farkında değil gibiydi. Gerçi Yoongi şuan benimle bile birlikte olmayabilirdi.

Gözlerini kısmış dışarıda yağan yağmuru izliyordu. Arkasından peşine takılmama rağmen bir kere bile dönüp yüzüme bakmamıştı ve bu biraz beni kırsada kafam takmamaya çalışmıştım.

Seokjin hyungla birlikte yanımızdan ayrıldıktan sonra ne konuştuklarını bilmiyordum ama kötü bir şey olduğunu da hissedebiliyordum. Yoongi parçalanmış gibi gözüküyordu ki bu düşünceme katılan bir diğer unsur ise elinde tuttuğu sigara oluyordu. Hatta beni bile fark etmemesini buna yorabilirdim ama işte yanına yaklaşıp neyi olduğunu sormaya dahi çekinir olmuştum.

Bu yüzden yatağın üstüne bağdaş kurarak oturmuş onun sigara içişini izliyordum. Saat çoktan gece yarısına geliyor olmalıydı ki her yer çok sessizdi. Pekala, dağın başında da gürültü bekliyor değildim ama işte buraya geldiğimizden beri gerek çalışanların gürültüsü olsun gerekte bizim gürültümüz olsun derken malikane o kadar da sessiz değildi ama şimdi herkes sanki Yoongi'nin acısını hissetmiş gibi sus pus olmuştu. Bende onlara katılan bir yabancıdan farksızdım.

Sormak istiyordum ama karşısına geçipte soramıyordum bile çünkü cevap vermeyeceğinin de bilincinde olduğum için sadece sigara içip beni fark etmesini bekliyordum.

Birinci sigarasını içti, üstüne ikincisini, üçüncüsünü derken dokuzuncusuna kadar yarıladı. Kendisini zehirlemesine bence bu kadar izin verdiğim yeterdi. Daha fazla içerse gerçekten de içmediği günlere sayıp ölüme adım adım yaklaşmak istediğini düşünmekten kendimi alıkoymayacaktım yoksa.

Sonunda ayağa kalktığımda Yoongi hissetmiş gibi derin bir nefes aldı ve yarım kalan sigarasını bitirmeden söndürüp yaslandığı cam pervazından doğruldu. Bu duraksamama sebep olduğunda tam arkasında duruyordum. Bana sırtı dönük olduğu için halen daha beni fark etmediğini sanmıştım fakat konuştuğu an yanıldığımı anlamam uzun sürmemişti. En başından beri burada olduğumun farkındaydı aslında fakat o da benimle birlikte sessizliğe gömülüp düşüncelerinde boğulmuştu.

"Bana bir keresinde bir soru sormuştun," olmuştu ilk cümlesi. Cevap vermedim devam etmesi için ve o bunu anlayıp devam etirmişti cümlesini. "Bana bir keresinde lavinia'nın anlamını sormuştun." Evet bunu sorduğumu çok net bir şekilde hatırlıyordum, hatta o günün akşamında Jungkook'un telefonunu bile alarak kendimi odama kilitlemiştim sırf anlamını öğrenmemek için. Sırf ondan öğrenebilmek için.

lavinia : yoonmin ✓Where stories live. Discover now