04' pembe yalan

1K 118 54
                                    

Bazenleri hayatımızı sorguladığımız anlar olurdu ve tam o noktada yaptığımız utanç verici şeyler birer birer zihnimize doluşurdu. Utanırdınız, hatta bunu ben nasıl yaptım diye kendinizi sorgulayıp bedeninizi bir duvardan başka bir duvara vurma isteğinizi arttırırdınız.

Öyle bir andaydım. Utanıyordum çünkü Yoongi'nin yaptığı şey aklıma geldikçe utanç duygum daha da körükleniyordu. Onun evinde, onun banyosunda tam da aynanın karşısında durmuş yüzümü inceliyordum. Kalın dudaklarım sürekli ben burdayım dermiş gibi pespembe ve şişlerdi. Yoongi'nin o yaptıklarından sonra hızla ondan uzaklaşmış ve koşar adımlarla kendimi banyoya atmıştım. Ve on dakikadır da burdaydım. Çıkmak istemiyordum, yüzüne nasıl bakacağımı ise hiç mi hiç düşünmek dahi istemiyordum.

Derin bir nefes aldım ve musluğu açarak soğuk suyu avucuma doldurup yüzümü yıkadım. Bunu bir kaç kere tekrarladım ve hazır olduğumu anladığım anda ise elimi ve yüzümü kurulayıp kapının kilidini açıp dışarı çıktım.

Evin içinde sadece bir tane banyo bulunuyordu ki bu da Yoongi'nin odasındaydı ve açıkçası buraya banyo demek bile istemiyordum çünkü banyodan çok saray yuvası gibiydi. Bonyonun içinden resmen balkona açılan kapı vardı ve isterseniz siz jakuzinizde uzanıp tadına varırken ayaklarınızın altındaki Seul'ü izleyebilirdiniz ya da kendi kafanıza göre camı kendi kumandasıyla kapatarak tamamen perde görevini üstlendirirdiniz.

Çok uçuk şeylerdi fakat hepsi ben burdayım diyordu ve tamda o anda aklımda sadece tek bir kişinin sesi yankılanıyordu. Tam bir sugar daddy. Evet, evet tahmin edilmesi asla zor biri değildi. Bu kişi kesinlikle benim aptal arkadaşım Jungkook'tan başkası olamazdı. Cidden burda bile aklıma gelip sinirlerimi bozuyordu, onunla nasıl böyle arkadaş olmuştum hâlâ aklım almıyordu. O benim resmen tam tersimdi. Ben sakinsem o hırçındı. İki geçimsiz birbirini bulmuştu işte. Her ne kadar benim sinirlerimi bozuyor olsada o benim en iyi arkadaşlarımdan biriydi ve ona karşı olan sevgimi hiç kimseye değişmezdim.

Düşüncelerim ben Yoongi'nin odasından çıktığım an birer birer zihnimden yok olurken arkamdaki kapıyı kapatmış ve halen daha mutfakta bir şeylerle uğraşan Yoongi dikkatimi çekmişti. Kaşlarım sorgular bir biçimde çatılırken ona doğru adımladım ve biraz gerisinde durarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım fakat pek anladığım da söylenemezdi. "Ne yapıyorsun?"

"Acıkmış olmalısın." İki kelime. On altı harf. Ve sadece bu kadar. Ama neden bu kadar? Kaşlarım daha çok çatıldı. Yemek falan yemek istemiyordum! Derhal bu evden topuklarımı kıçıma vura vura kaçmak istiyordum. Sonuçta tabana kuvvet canım!

"Acıkmadım," bir kaç adımda yanına vardım ve yapmaya çalıştığı şeyi ellerini tutarak durdurdum. "Yemeğe falan gerek yok sadece evime gitsem yeterli. Zahmet etme yani, kendini yormana gerek yok." Uzun kemikli parmakları benim minik ve tombul parmaklarımın arasındayken derin bir nefes aldım ve gözlerine baktım gülümseyerek. Neden böyle bir şey yaptım bende pek anlamadım fakat onun hoşuna gitmiş gibi bir hissiyat vardı içimde.

Ve bingo!

Gözleri önce elini tutan elime indi ve orada bir kaç saniye oyalanarak tekrar bana doğdu döndü. Kaşları önce sorgular bir biçimde gözlerimde gezindi fakat gülüşüm onu habersiz yakalarken derin bir nefes aldı ve hızla bakışlarını kaçırarak gözlerini yumdu.

Büyük ihtimalle bu onun sakinleşme şekliydi. Bu yüzdendir ki dudaklarımı bir kere bile aralamadım ve onun dönüp bana bakmasına zaman tanıdım. Zaten çok geçmeden koyu kahveleri bana döndü ve dudaklarının arasından gelen ferah kokuyu solumama sebep oldu derinden gelen nefesiyle.

"Yemek yedin mi?" Yememiştim ama Yoongi'nin bunu bilmesine gerek yoktu bu yüzden sadece omuz silkmekle yetindim ve, "Yedim." Diyerek küçük pembe bir yalan uydurdum.

lavinia : yoonmin ✓Where stories live. Discover now