21' yeşeren çiçek

461 68 10
                                    

bundan önceki bölüme çok az oy geldi arkadaşlar, lütfen onu okuduğunuza emin olun💗

"Peki sende mi en dibe daldın?"

Zaman kavramı şu sıralar benim için sular seller gibi akıp geçiyordu. Artık bir günümün bile saniyesine yetişemezken kendimi hemen ertesi günde buluyordum. Zaman gerçekten hızla geçiyordu ve ben zamana ayak uydurmakta zorluk çekiyordum.

Yoongi ile daha fazla vakit geçirir olmuştuk, çoktan dağ evi macerasını ardımızda bırakmış ve o günün ardından ikinci haftayı devirirken ben ve Yoongi okul hayatımıza kaldığımız yerden devam etmeye başlamıştık. Kampüse döndüğüm anda ise Jungkook bana bolca soru sormuş ve eskisi gibi başımı ağrıtırken ona yaşadığımız tüm o şeyleri anlatmıştım ki ben bunları anlatır anlatmaz Jungkook'un verdiği tepki beni açıkçası şaşırtmıştı.

Bana Yoongi'den ayrılmam gerektiğini söylemişti, o hayatıma girdiği andan beri hayatımda asla eksilmeyen bütün belalar beni buluyordu. Resmen ölümle tehdit ediliyordum ki bunu yapmaya çalışan kişi beni direkt öldürmeye çalışıyordu ve büyük bir ihtimalle Yoongi olmasaydı eğer çoktan ölmüştüm.

Jungkook'un kızdığı şey ise kesinlikle buydu. Ölmemden korkuyordu ki evet bunda haklıydı. Ona hak veriyordum fakat bence artık Yoongi'den ayrılmam için çok geç kalmıştım. Ben çoktan Yoongi'ye karşı hislerimi bile söylemişken onu bırakmak istemiyordum, bu yüzden Jungkook'a çok fazla bir şey söylememiştim. Sadece susmuş ve onun konuşmasına izin vermiştim.

Bunların hepsini öğle arasında yemekhanede konuşmuştuk ve şimdi ise son dersimden çıkarken Jungkook beni kapının önünde bekliyordu.

"Hey," diyordu yanıma geldiği o zaman diliminde. Bense bir iki adım atıp aramızdaki mesafeyi kapatıp ona yanaştığımda karşılık veriyordum. "Hey, nasılsın?"

"Bıraktığın gibiyim."

"Güzel." İkimizde çıkışa doğru ilerleyip kampüsün büyük kapısından dışarı çıkmış ve bir kaç merdiveni aşağıya inerek ilerlemeye devam etmiştik ki bu sessizliği bozan ilk kişi Jungkook olmuştu.

"Jimin," bakışlarım ona doğru döndüğünde halen daha yürümeye devam ediyor ve ileriye dönük bakışlarıyla aslında bana bir şeyler söylemek istediğini belli ediyordu. Jungkook her zaman açık konuşan bir çocuk olmuştu ve onun bu yönüne hayrandım, bu yüzden arkadaş çevresi genişti ve bu açıkçası onu kıskanmama sebep oluyordu. Bende bu kadar geniş bir çevrem olsun isterdim.

Fakat şimdi söylemek istediği her ne ise benden çekiniyor gibi duruyordu. Biz bebekliğimizden beri arkadaştık ve onun çekinmesini gerektirecek hiçbir şey olmamıştı şu ana kadar aramızda ama şimdi böyle davranması beni de onunla birlikte geriyor ve şaşırtıyordu açıkçası.

"Jungkook?" Dedim sorar gibi adını söylediğimde ki bu onu kendine getirmiş gibi hızla olduğu yerde durdu ve bütün vücudunu tamamen bana çevirerek gözlerimin en içine baktı. Bu halleri beni daha çok gererken iki kaşım havaya kalkmış sorgular bir şekilde ne söylemek istiyorsa söylemesini bekliyordum.

"Benimle farklı bir eve taşınmaya ne dersin, biliyorum biraz zor olur ama eski düzenimize döneriz. Tekrar sadece sen ve ben oluruz. Olmaz mı Jimin? Son bir kaç haftadır bunu düşünüyorum ve bence çok güzel olur." Jungkook buna çok hevesli bir şekilde hızla konuştuğunda ve bana doğru atılarak iki elimi de kaptığı gibi sımsıkı kavradığında ondan böyle bir şeyi beklemiyordum. "Lütfen."

Jungkook daha önce bu konuyu hiç açmamıştı bana ve şimdi böyle düşünmesi beni biraz şaşırtmıştı. Onunla zaten bu konuyu bundan bir ay önce, evimiz tarandığı o zamandan sonra düzgün bir şekilde oturarak üzerinden geçmiş ve bu konuyu açmamak için orada tamamen kapatmıştık.

lavinia : yoonmin ✓Where stories live. Discover now