"Beni aramadı seni mi aradı?" diye sordu sinirle soluyarak. Resmen çocuk gibiydi. Böyle bir şey yüzünden araları bozuk olabilirdi, tartışa bilirlerdi ancak aramamak kadar saçma bir şey olamazdı. Üstelik ağır şeyler söyleyen oyken.

"Sorun ne anlatmak ister misin?"

"Önemli bir şey değil. Bak anneanem sana sesleniyor, daha sana yedirecekleri var"

İçeriye girip, odaya geçtiğinde yatağa oturarak dizlerini karnına doğru çekti. En son bu odada Bulut'la kalmıştı ve onunla unutulmaz bir gece geçirmişti.

Gözünden bir damla yaş süzülürken, telefonunu çıkartarak ekrana baktı. Neden aramıyordu ki? Hem suçluydu hem de kendisini aramak yerine gidip Fırat'ı arıyordu. "Katır tam bir katır" dedi sinirle oflayarak.

Böyle olmak istemiyordu. Bulut'la böyle olunca kendisini hiçbir şekilde iyi hissetmiyordu. Kapı tıklatıldığında, Sahra kendisini toplayarak "Gel" dedi. Semiha hanım içeriye girdiğinde, elinde ki tabağı ve kaşığı uzattı.

"Bu sütlacı hiçbir yerde bulamazsun. Ye bakayum" Sahra buruk bir tebessümle sütlaçtan bir kaşık aldığında, saçlarına konulan öpücüklerle sıkıca kapattı gözlerini.

"Anlat bana kizum? Senin canini sikan nedur?"

Anlatsa belki biraz ferahlardı. Ama nasıl anlatacağını bilmiyordu ki. "Kocanla mu kavga ettun?"

Olumlu anlamda kafasını sallayarak sinirle koca bir kaşık sütlaçı yedi ve derin bir nefes aldı. "Bir bebeğimiz olmasını istemiyor anneanne. Anlıyorum, zor bir çocukluk geçirmiş, çok zor şeyler yaşamış. Ama bebek söz konusu olunca kırıcı ve katı oluyor, asla yumuşatamıyorum onu. Ben aile olmak istiyorum, anne olmak istiyorum"

Gözünden yaşlar süzülürken, Semiha hanım kızın saçlarını okşayarak alnına bir öpücük kondurdu.

"Ah benum güzel kizum. Sen daha genceciksun, ileride çocuklarunuz olur zaten. En güzel yaşlarinda kocanla mutlu ol, kendina eziyat etma. Bekle bakayum azicuk, biraz zaman geçsun, biraz birbirinize doyun, yaşayun, en güzel zamanlarunuz bu zamanlar, bir daha gelmaz. Kendine zindan etma güzel yavrum benum"

Sahra ağlayarak sütlacından bir kaşık daha alarak içini çekti. "Ya bana iki yıl sonra olsun, beş yıl sonra olsun dese yine razıyım. Hiçbir şekilde istemiyor"

"Senin ne kadar çok isteduğunu görünca alişur, o da istar. Ama üstüne gitma, belli ki Bulut oğlum biraz dik baş, inat. Onun en büyük zaafida sensun. Bebek içun üzüldüğünü hissettirirsan bir süre sonra o düşüneceğini söyleyecaktır sana. Üzülma güzel yavrum"

Gerçekten öyle olur muydu? Fırat'a karşı da aşırı karşıydı ancak sırf kendisi üzülmesin diye kabul etmişti. Onunla inatlaşmanın bir çözüm olmayacağını biliyordu.

Normalde inatlaşırdı ancak bu çok başka bir mevzuydu. O istemeden böyle bir şey yapamazdı. Üzgün olursa, bebek için morali bozuk durursa ve sürekli bunu devam ettirse, Bulut buna dayanamazdı.

"Ağlama canum benum"

"Tamam ağlamıyorum. Sütlaç çok güzel olmuş bu arada" diyerek güldüğünde, tek elini kadının omuzuna atarak sıkıca sarıldı. Biraz da olsa ferahladığını hissediyordu. Ama yine de bu Bulut'a olan öğlesini ve kızgınlığını geçirmemişti. Geçirmeyecekti de.

ERTESİ GÜN

Mahur bir şekilde gözlerini aralarken, cama çarpan yağmur damlalarıyla gözlerini araladı Ceren. Böyle huzurlu bir yerde daha önce hiç uyuduğunu hatırlamıyordu. Sırtını dikleştirip, pencereden dışarıya baktığında camı açarak burnuna dolan toprak kokusunu içine çekti. Her yer puslu görünüyordu ama o kadar güzeldi ki. Kapı aniden açıldığında, Fırat görüş alanına girince gülümseyerek ona doğru baktı.

SON NEFESİME KADARWhere stories live. Discover now