Bölüm 38

95 17 29
                                    

"Lan bağırmayın!" dedi Nilda etrafa endişeyle bakarak.

"S-siz kimsiniz?"

"Asıl sen kimsin?" dedim yerimden fırlayarak. Bir kadına çarpmıştım. Üstü başı mahvolmuş, çakma sarı saçları dağılmış orta yaşlı bir kadındı bu. Elindeki upuzun sopayla geziyordu.

"Afen Hanım?" dedi Mine kaşları çatılı.

"Afen kim be?" dedim yüzümü buruşturarak. Gerginliğimin üstüne önüme çıkıp beni korkutması aşırı sinirimi bozmuştu.

"Hastanenin sahibi."

Ne? Bu Defim şerefsizine yardım eden kadın bu muydu?

"Evet evet ben hastanenin sahibiyim. Afen asılı."

"Bende sizi arıyordum." dedim dişlerimi sıkarak.

Yukarıdan gelen koşma sesleriyle hareketlendik hepimiz. Önümdeki kadını sağa doğru ittirerek yol açtım hepimize. İçeri girdiğimizde boş bir oda ararken Mine bağırdı.

"Siz mi gelirsiniz ben tek mi gireyim? 2. Seçenek uygun aslında. " dedi alayla

Söylediği şeye kıkırdarken bulduğu odaya daldık. Sıra sıra içeri dalarken sıra Afen denilen kadına gelmişti. Kolunu yakalayıp kendime çektim. "Nerenin sahibi olursan ol umrumda değil! Yaptıklarının hesabını tek tek vereceksin!" geri çekildiğimde kolunu tutarak ve korkuyla içeri girdi. Kapıyı kapatıp barikat kurmakla uğraşırken içerde çoktan bir sohbet kurulmuştu. Fakat ses yükselmelerine bakılırsa hiç tatlı bir sohbet değildi.

İçeri sohbete katılmak için yürüdüm.

" Millet çok bağırıyorsunuz. Noluyor?"

"Hanımefendi haddini bilmiyor!" dedi Afen denen kadın Mineyi göstererek

"Anlamadım?" dedim tek kaşım havada.

"Hemşire parçasının benimle böyle konuşmaya hakkı yok!"

"Siz nerenin sahibisiniz Afen hanım? Siz kim oluyorsunuz? " dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. Anlamayan gözlerle bakan kadın konuşmaya başladı. "Bu hastanenin!"

"Mühürlenmiş ve içerisindeki insanların ölüme terk edilmiş olan bir hastanenin mi? Ya da şöyle söyliyeyim neden kendiniz hastalarla ilgilenmiyorsunuz? Madem bir hemşireyi paçavra olarak görüyorsunuz neden onun yapabildiklerini yapamıyorsunuz? Yoksa baba parasıyla başa geçtiğiniz bir hastane size çok mu kolay geldi? "

" Siz ne hakla benimle böyle konuşursunuz? "

" Siz ne hakla bana iftira atıp tüm suçu üstüme yükler, beni kadırır ve benim yanımda olan insanlara hemşire parçası diyerek aşağılarsınız? Tekrar soruyorum siz kim oluyorsunuz? " dedim hiç bir ifade göstermeyerek.

" Ben böyle terbiyesizlik görmedim. Hiçbiriniz haddinizi bilmiyorsunuz! "sinirden elleri titriyordu kadının.

" Beni tehtid ederken elleriniz titremiyordu Afen hanım, biraz sakin olun lütfen. Hem sizi çağırdığımızı hatırlamıyorum. Arkamızdan neden geldiniz madem haddimizi bilmeyen insanlarsak? "

Nilda ve Mine arkada kendilerini sıkıyorlardı. Kadının sinirlenmesi hoşlarına gitmiş gülmemek için zor duruyorlardı.

"Seni buraya o işe aldı Asır. Sınırını aşma!" dedi Defim yalakası

"Aşarsam naparsınız? Bakın sizin anlamadığınız bir nokta var. Hepimiz ölüm - kalım savaşı veriyoruz yani burada statünün bir önemi yok. Ya ölürsün, ya onlara dönüşürsün ya da kalanlarla devam edersin. Kimse sizin verdiğiniz emirleri umursamıyor. Bu da demek oluyor ki ya ekiple iyi anlaşırsınız yada gidersiniz. Bu kadar basit. " elimi orta yaşlı kadının yüzüne yaklaştırıp bir kere şıklattım. Yaptığım şeyi beklemediğinden kaşları çatılı bir elime bir bana bakarken iyice dikeldim.

" Anlatabilmişimdir umarım. "

İkiside bana nefretle bakarken diğerleri kavganın rahatlığıyla bir yere çöktü.

Çantalara yönelirken Mine ve Nilda'ya döndüm.

"Yemek?"

İkiside başının hızlı hızlı olumlu anlamda salladı.

"Yemek!" diye bağırdı Işık. Herkes ona gülerken bende elimdeki yiyecekleri sırayla dağıttım. Işık, Mine, Nilda ve ben.

Yerime geçmiş otururken Defim ve Afen'in bize baktığını gördüm.

"Ne? Defim beyin çantasındada var yemek siz bölüşürsünüz. Seversiniz birşeyleri bölüşmeyi. Birinin üstüne iftira atıp paraları bölüşmek gibi ha?"

İkiside sinirle nefesler alarak oturdu karşımızdaki duvara yaslanıp. Ne yaparlardı hiç umrumda değildi. Benim ne yaptığım ve ne yapacağımda onların umrunda olmamıştı.

" Asır, şimdi nolacak? "dedi Nilda yemeğini tiftikliyordu. Midesi almıyordu sanırım.

" Bugün burada kalıp dinleneceğiz. Sonrada katı gezeceğiz. "dedim elimdeki su şişesini kafama dikerek.

" Erzağımız çok azaldı. "dedi Mine endişeyle. Doğru söylüyordu.

Çantalarını sadece birinde 1 sandviç 2 de su kalmıştı. Onlara dokunamazdık. Kendimizi tutmalıydık. Suyu bölüşecektik, yemekte Işığa kalmalıydı.

" Kalan yemek Işığın olacak, suyuda bölüşeceğiz."dedim küçük kızın kafasını okşayarak.

" Son kata iniyoruz. "dedi Nilda tepkisiz. Kocası yanında olsaydı bu dediği şeyle kıkırdayıp hepimizle dalga geçeceğine emindim çünkü fazla neşeli bir insandı ama şuan pek modu yoktu.

" Son kata inmemiz kurtuluşumuz anlamına gelmez. Unuttunuz mu? Kapı mühürlü. Nasıl çıkacağız?" dedim elimdeki yemeğin yarısını kağıdın içine koyarak. Çok abartmamalıydım. İhtiyacımız olacaktı.

"Napacağız?"

"Dışarıyla iletişime geçmemiz gerek. Yetkili kim varsa."

"Hastaneye giriş çıkışlar yasak ya kabul etmezlerse?" dedi Mine

"Kötüye yorma. Halledeceğiz." dedim gülümseyerek

Ayağa kalkıp seslice konuştum. "Dışarıyla iletişime geçmeliyiz. Bu kata iyice bakın ve-"

"Yetkililerle konuşabileceğimiz bir telefon var ama benim odamda." dedi Afen denen kadın

"Odanız nerde?"

"Kat 4."dedi parmağıyla yukarıyı göstererek.

Diğerlerine dönüp iyice süzdüm.

" Ben ve Afen hanım 4. Kata gideceğiz. Yetkililere ulaşıp yanınıza geri geleceğiz. Sizde dikkatli olun ve tüm katı gezin birini bulursanız da ekibe alın. "

Kafalarını olumlu anlamda salladı hepsi tek tek.

"Birimizin sizinle gelmesini ister misiniz?" dedi Mine. Güvenmiyordu Afen'e. Bende güvenmiyordum ama yapacak birşey yoktu.

Defim'e daha çok güvenmiyordum. Mine veya Nilda'yı yanıma alsam diğeri yanlız kalacaktı Defim'le. Böylesi daha iyiydi.

"Gerek yok. Halledebiliriz. Şimdi dinlenme zamanı uyandığımız gibi harekete geçeceğiz."

HAFIZAWhere stories live. Discover now