Bölüm 3

331 71 36
                                    

"Saklanın!"

Herkes bir yere koşuştururken gözüme kestirdiğim masanın altına koştum. Masanın üstündeki örtü uzun olduğundan altında olanı kapatıyordu. Sesler yaklaşırken gözüm didişen iki insana kaydı.

"Defim bey ikimizede yer var!"

"Yok! Ben zor sığdım başka yere saklan." dedi yaşlı adam.

Herkes bir yer bulmuştu. Erzak dolaplarının arkasına hemşire kadın ve ferdi denen doktor saklanmıştı. Defim bey çantaların olduğu dolabın arkasındaydı. Ortada kalan kadın defim beyi ikna etmeye çalışıyordu ama işe yaradığı söylenemezdi.

Kadın yanlış hatırlamıyorsam şu çocuk doktoru olan defne hanımdı. Sesler neredeyse dibimizdeydi. İçeri girmeleri 5 saniye almazdı.

Fısıldayarak seslendim. "Defne hanım!" bakışları bana döndü. "Yer var." dedim yanımı göstererek. Gözlerinin içindeki ışıltıyla yanıma koştu. Kendini masanın altına attığı gibi kapı büyük bir gümbürtüyle sonuna kadar açıldı.

İçeriyi büyük bir sessizlik kapladı. Nefesimizi duyarlar korkusu bile olmuş olacak ki hepimiz nefesimizi tutmuş bekliyorduk.

İçeri bir tane hasta elbisesiyle giren adam deli gibi etrafı geziyordu.

"Onlara naptınız siz?!" dedim fısıltıyla yanımdaki kadına.

"Üstlerinde deney yaptılar." dedi korkuyla titriyordu.

"Size bu izni kim verdi!" dedim sinirle

"Bilmiyorum. Yemin ederim bilmiyorum. İzin kağıdı elimize verildiğinde işimizi yapmak zorundaydık. Kadavralara yapıldı önce deneyler ama sonuçlar istedikleri gibi olmadı."

Hasta elbiseli bağırmaya başladı. Diğerlerini çağırıyordu. Yakında burası onlarla dolacaktı.

Kadının omzunu tutup kendime dönerdim. Gözleri dolmuştu ama şuan duygusallığı bırakmalıydık. Bize lazım olan mantıktı.

" Onlara ne verdiniz? "

" Enjekte edilen virüsün adı HF-32487" dedi kadın burnunu sessizce çekerek "ilk yaptığımız deneyden sonra virüsün bulaştığı insanlara verilen isim Kandja estonca bir kelime anlamı taşıyıcı demek."

Sesler fazlalaşmaya başlamıştı. O adam bağırdıktan sonra hepsi buraya doluşacaktı anlaşılan.

" Hepsini, olanları, herşeyi tek tek anlatacaksınız ama önce buradan çıkmamız lazım. Alanımız çok küçük ve fazlalaşıyorlar. Hala şansımız varken kaçmalıyız. "dedim ayaklanarak. Masanın altından çıktığım gibi parmak ucumda adımalamaya başladım.

Hasta elbiseli adamın yani kadının dediğine göre taşıyıcının arkası bana dönüktü. Etrafımda işime yarayacak birşey aradım. Gözlerim  etrafta işime yarayacak bir şey aramak için  gezinirken aniden bağırmaya başlayan adama kaydı.

Başka şans yoktu. "Koşun, kaçmalıyız!" diye bağırdım. Herkes bulunduğu yerden çıkıp merdivenlere koşmaya başladı. Tam arkamı dönüp koşacaktım ki bir çığlıkla arkamı döndüm. Taşıyıcının ya da herneyse  hemşire kadını yakaladığını gördüm.

"Yardım edin! Lütfen." kadın yalvarıyordu ve bırakıp gitme şansım yoktu. Sonuçta o da benim hayatımı kurtarmıştı.

Gözüm merdivene kaydı. Sesler çok yakınlaşıyordu.

Ya şimdi ya hiç!...

HAFIZAWhere stories live. Discover now