Bölüm 30

110 18 49
                                    

"Ne zaman çıkacağız?" dedi Tekin yanıma gelerek. Ağrıyan başıma elimi götürmemeye çalışarak konuşmaya başladım. "Siz yemeğinizi yiyin sonra çıkalım."

Adam gülümseyerek kafasını salladı ve karısının yanına oturdu. Onlara sandviç ve meyvesuyu veren Mine yanıma geldi ve tam önümde durdu.

"İyi misiniz?"

"İyiyim, kafam eskisi kadar acımıyor." dedim gülümseyerek

"Onu kastetmiyorum. Şu imzaladığınız belgeyi gördükten sonra çok kötü oldunuz."

"Neden hala beni merak ediyorsun? Yediğim haltı görmüyor musun?" dedim üzgünce

"Görüyorum ama yapabilecek birşeyimiz yok."

"Mine yanlış anlama seni seviyorum buradakilerin arasında en zeki hatta bende dahil en zekimiz sensin ama özür dileyerek soruyorum sen aptal mısın? Bu normal birşey değil! O küçük kızın hayatını bile ben mahvettim." dedim yüksek sesimle

"Bağırmayın." dedi genç kadın fısıltıyla. Yan tarafta yemek yiyen insanlara bakıp tekrar bana döndü. "Şuan bunun bilinmesi sadece bir kriz doğrurur. Hala sizi savunuyorum ve bu aptallıksa evet aptalım. Zorla yaptırıldı ve sanırım ben bu ilacı neden yaptığınızı biliyorum." dedi genç kadın

Biliyor muydu?

"Neden yapmışım?" dedim kaşlarım çatılı.

"Abiniz... Öldüğünde çok yıpranmıştınız. Bu ilaç aslında ölüleri diriltmeye yarıyorsa bu da demek oluyor ki..." konuşmasına devam etmedi anlamamı ister gibi

Abimi geri döndürmek mi istemiştim yani?

"Yapılmaması söylenildi ama siz çok kötü durumdaydınız. Gözünüz kararmıştı ve ben ilk kez sizi o zaman ağlarken görmüştüm." dedi kadın üzgünce

Abim için olsa bile bunu yapamazdım. Bu bir bahane değildi. Cidden nasıl bir kafadaydım ki?

"Nasıl öğrendiler?" dedim donukça

"Kim?"

"Hastane sahibi ve kurul."

"İlacı denerken görmüş sizi morg görevlisi. Cesedi çıkarmaya çözüm bulamayınca orda denemişsiniz."

"Kadavralarda işe yaramadığını o yüzden hastalarda kullanıldığını söylemiştiniz. O zaman abimdede işe yaramamıştır. Neden tekrar kullanılmak istendi?" dedim surat ifademi hiç bozmayarak

"Bu konuda bilgim yok ama hastanede çok dedikodu döndü bununla ilgili. Toplantı kurulu konuşurken duydum. Abinizde bir hareketlenme olmuş sanırım ama devamı gelmemiş bu yüzden kadavraların üstünde yüksek ve düşük dozda tekrar tekrar uygulanmış."

"Bunu bana neden başta söylemedin mine?" dedim suratım düşerken. İnsanlar ne kadar çok şey biliyormuşta benden saklıyormuş.

"Az öncede söyledim Asır bey sadece hastane içinde dönen bir dedikoduydu. Hafızanızı yeni kaybetmiştiniz ve kendinizi bile hatırlayamazken size doğruluğundan şüphe ettiğim birşeyi anlatmak saçmalık olurdu."

Sustum, Hiçbirşey demedim. Haklıydı gerçekten saçmalık olurdu.

"Asır bey özür dilerim." dedi kadın gözleri dolu dolu. Suskunluğumu küslük olarak algılamış, üzülmüştü.

"Özür dilemene gerek yok. Haklıymışsın. Şuan bile kafam çok karışıkken o zaman söylesen ne yapardım gerçekten bilmiyorum."

Kadın burnunu çekerken onun bu haline üzülüp bir kolumu beline bir kolumu boynuna sardım. Onu kendime doğru çekip sarıldım. Kolları anında belimi bulurken ağlamaya başladı.

" Çok yoruldum. "

" Biliyorum, bende. "

Birbirimizden uzaklaştığımızda ortamın yumuşayacağını düşünüp elimle saçlarını karıştırdım. O gülümserken benimde yüzüme bir gülümseme oturmuştu.

Mine ilk kez yorulduğunu söylemişti ve ağlamıştı. Haklıydı. Onun kurtulmaya benden daha çok hakkı vardı belkide.

" Şey" gözlerim sese doğru dönerken Nilda hanım konuşmaya başladı.

"Biz hazırız."

"O zaman çıkıyoruz." dedim dikelerek.

Başlayalım bakalım...

HAFIZAWhere stories live. Discover now