"Sabah yüzümü sevmedim. Seninle alakası yok ki!"

Bir çocuğu ikna etmeye çalışır gibi söylediğim sözler kısmen doğruydu.

Fakat eksikti.

Kırmızı rujumu umursadan yanağına bir öpücük kondurduğumda kıkırdadım.

Yanağında dudaklarımın izi kaldığını düşünse de kalıcı ruj beni şaşırtmamış ve bulaşmamıştı.

Dudaklarıma kayan gözleri büyük bir hayranlıkla gülüşümü izlemişti.

Ve ikna etmeyi başarabilmiştim.

Arabadan inip restorana girdiğimizde aramızda huzurlu bir sessizlik başlamıştı.

Yemek seçimini Karan'a bırakmış ve yemek gelene kadar hemen yanımda oturan bedeni ile bana dönmüş ve normal bir sohbete başlamıştık.

İzlediğimiz filmlerden başlayan sohbet yemek sırasında Karan benim yemeğimi ellerimin acımadığını söylememe rağmen bana yedirmesi ve arada aynı çatalla kendisinin de yemek yemesi ile filmlerdeki bazı ipuçlarını bana anlatması sonucu bitmişti.

Öyle sıradan, öyle doğal bir yemek yemiştik ki üzerimde müthiş bir ferahlıkla önüme gelen sufleyi kaşıklarken devam etmişti.

Karan kahvesini yudumlarken bana bakmayı kesmiyor ve tam akşam olmadığı için kısmen boş sayılan restoranda kendimi oldukça iyi hissediyordum.

Sufleden dudaklarına uzattığımda başta mızıkçılık yapsa da bana fazla direnememişti.

Kendimi o ana öyle kaptırmıştım ki hissettiğim ferahlık ve özgürlüğün getirdiği mutluluğun bedelini de ödeyeceğimi unutmuştum.

Gelen hesapla birlikte Karan hesabı öderken kendimi sıkarken aslında bunda tahmin ettiğim kadar kötü olmadığımı fark etmiştim.

Bir sonraki yemeğimizi ben ödeyecektim ve Karan'la bir daha yemek yeme düşüncesi hesabı hiç ödemeyecek olsam bile iyi hissettirebilirdi.

Onunla her şey tamamlanıyor, mükemmel oluyordu.

Yemekten kalktığımızda hiç istemesem de zorlukla ondan ayrılmış ve şirkete bırakmıştım.

Kararan hava ile birlikte akşam vakti çoktan gelmiş çatmış ve ben o sırada araba kiralamak için geldiğim yerde araba bakıyordum.

Ta ki telefonum çalana dek..

Arayanın abim olduğunu gördüğümde zihnim sabah olanları çoktan unutmuş bir vaziyette çarparken beni arıyor olmasının heyecanıyla birlikte kötü bir şey olmuş olması düşüncesi kalbimi çarpıtıyordu.

Yoksa babama bir şey mi olmuştu?

Çok bekletmeden telefonu yanıtladığımda konuşmama izin vermeden konuşmuştu.

"Neredesin sen?"

Kaşlarım üslubu karşısında çatılırken sinirine şaşırmamam gerektiğini bildiğim halde yine de şaşırmıştım.

Beni merak etmiş aramış olma ihtimali o kadar düşüktü ki ne olduğunu çözemiyordum.

"İşlerim var abi. Bir şey mi oldu?"

Benim son derece normal çıkan sesime karşı onun sesi ısrarla sinirini ortaya koyuyordu.

Bu kez bağırmamıştı fakat sesi normal düzeyde çıksa da siniri çok net okunuyordu.

"Bırak her şeyi çabuk eve gel."

Soru sormama engel olarak yüzüme kapattığı telefonla sinirli bir soluk bırakmış ve arabama binmiştim.

Eve giderken bunun da her zamanki kavgalardan biri olduğunu düşünen yanım çok büyük yanılıyordu.

Her şeyden habersiz yanıma inat Serkan Karaca'nın neden çağırdığı belliydi.

Henüz bilmesem de basına çarşaf çarşaf dökülen Karan'la görüntülerimiz hayatımda sağlam bir değişikliğe sebep olacaktı.

Arabamın içinde Karan'ı öperken, şirkette birbirimize sarılırken, restoranda birbirimize yemek yedirirken...

Tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılıp gündeme yayılan fotoğraflar birçok insan tarafından 'ne güzel aşıklar' diye dilden dile dolaşacak olsa ve hatta yerimde olmak isteyen birçok insan olacak olsa da gerçeği bilseler arkalarına bakmadan kaçacaklarını henüz bilmiyordum.

Çünkü o kız bu kez gerçekten yapayalnız kalacaktı.

Beren Karaca, ölümüne gidiyordu.

Bölüm sonuu

Biraz geçiş bölümü oldu o yüzden kısa

Bakalım diğer bölümde ne olacak, o zamana kadar kendinize iyi bakın görüşmek üzere 🥰

Bir Ege Masalı Where stories live. Discover now