22. Bölüm: Tüm Gerçekler

546 247 228
                                    

Seksendört - Kendime Yalan Söyledim

Keyifli Okumalar...
_________________________________
22. Bölüm: Tüm Gerçekler

"Zamanı geldi," diye tekrar etti bir kez daha. Gözlerimdeki yaşlar hala kurumamışken bir defa daha dudaklarımın benden bağımsız gülümsediğini hissettim. Sadece birkaç saniye sonra depodan çıkmıştık bile.

Eren önümde hızla ilerlerken ben yalnızca ona ayak uydurmaya çalışıyordum. Elimi tutuyordu, destek olmak ister gibi. Ağlama, ben buradayım der gibi...

Yanından geçtiğimiz herkes önce Eren'e sonra ellerimize ve sonra bana bakıyordu. Bütün gözlerin üzerimizde olduğu birkaç dakikalık yürüyüşten sonra sınıfa geldiğimizde gözler bir anda bize döndü. Sınıftaki herkes bir önceki derse girmediğimizi biliyordu ve hepsi bizi izliyordu.

Eren elimi bırakmadan kendi sırasına ilerledi ve Akın'ın anlamsız bakışları eşliğinde boşta olan eliyle sırasının üzerindeki kitapları çantasına koydu. Acele ettiği için tam kapanmayan çantayı hızla omzuna astı ve bu kez benim sırama ilerlemeye başladı. Hâlâ elimi bırakmamıştı...

Bizi izleyen Demet'e kısa bir bakış attı ve Demet anında kitaplarımı çantaya doldurmaya başladı. Çok kısa bir süre sonra Demet, kapalı çantayı bize doğru uzattığında almak için boştaki elimi uzattım. Neden çantaları aldığımızı bilmiyordum, nereye gideceğimizi, ne yapacağımızı bilmiyordum. O an ne yaptığımı, ne düşündüğümü bile bilmiyordum.

Tam çantayı tutacağım sırada Eren hızla çantayı çekti ve onu da omzuna astı, kendi çantasının üzerine. Demet'e merak etmemesini söyler gibi kısaca gülümsedi ve hemen ardından bir kez daha yürümeye başladı.

Koridorda yürürken herkesin bakışları yine bizim üzerimizdeydi ama ben bunu umursayamayacak kadar soyutlamıştım kendimi her şeyden. Belki de Eren elimi bıraksa olduğum yerde çöker kalırdım. Kendimi ayakta tutacak gücüm bile yoktu.

Bir süre sonra okulun binasından çıkıp bahçeye ulaştığımızda etrafın daha sakin olduğunu gördüm. El ele yürüyen birkaç çift, gülüşerek sohbet eden birkaç grup ve yalnız takılan birkaç kişi... Okulun kocaman bahçesi yalnızca bu kadar kişiden ibaretti.

Güvenlik kulübesine doğru yaklaştıkça kulübenin arkasında kalan kör noktada sigara içen Doruk'u gördüm. Eren'in elimi tutan elini izliyordu. İzledikçe daha çok çekiyordu sanki dumanı içine, izledikçe daha çok çatılıyordu kaşları.

Onu doğru düzgün görmeye bile vaktim olmadan görüş alanımdan çıktığında bir kez de ben baktım hala ayrılmayan ellerimize. Eren sargılı eliyle tutuyordu elimi, bunu bile yeni fark ediyordum. Bir an içimin ürperdiğini hissetsem de bırakmadım elini. Biliyordum çünkü, bırakırsam daha fazla ayakta kalamazdım.

Çıkışa doğru ilerliyorduk ama güvenliğin çıkmamıza izin vermeyeceğini küçücük bir çocuk bile tahmin edebilirdi.

Söylemek istedim, izin vermez, demek istedim ama gerçekten ağzımı bile açamıyordum. Konuşmaya bile halim yoktu. Tahmin ettiğim gibi güvenliğin yanındaydık ve bütün kapılar tamamen kapalıydı. Çıkışımız yoktu.

Güvenliğin iznimiz olup olmadığını sorduğunu duyduğumda her şeyin buraya kadar olduğunu anlamıştım. Çıkışa kadar okulda kalmak zorundaydım ve bu benim için işkence gibiydi. Keşke hiç gelmeseydim, dedim içimden. Keşke evde kalsaydım...

Eren elimi bir saniye bile bırakmadan güvenliğe bir şeyler söyledikten sonra kapının açıldığını gördüm. Çıkmamıza izin veriyordu. Nasıl olduğunu anlamamıştım ama sorgulamamıştım da. Eren, en olmaz dediğim şeylerin bile üstesinden gelebilecek biriydi. Onun için bu hiçbir şeydi...

Yıldızlara Benziyorsun Donde viven las historias. Descúbrelo ahora