12. Bölüm: Gece Mavisi

680 315 222
                                    

Elyas & Taha - Gece Mavisi

Keyifli okumalar...
__________________________________

12. Bölüm: Gece Mavisi

Yanımdaki kişinin Eren olduğunu anladığımda hıçkırıklarım daha da arttı. O kadar korkmuştum ki korkudan ölsem yeriydi. Eren'in bunu bana neden yaptığını aklım almıyordu. Belki sadece küçük bir ders vermek istemişti ama beni gerçekten çok korkutmuştu.

"Eren," diye mırıldandım hıçkırıklarımın arasından. Hâlâ titriyordum ve o haber manşetleri aklıma geldikçe bu daha da gerilmeme yol açıyordu. Ölüm korkusu böyle bir şeydi demek ki, aklına bütün ihtimalleri getirip hangisinin senin için daha az kötü olacağını düşünmek...

"Buradayım," dedi kulağıma doğru eğilip sessizce. "Yanındayım, korkma."

Bundan bazen gerçekten nefret ediyordum ama öyle yumuşak bir sesi vardı ki beni en kötü durumda bile rahatlatmayı başarabiliyordu.

Onun sesini duydukça rahatlıyordum ama gözyaşlarım hâlâ sicim sicim akıyordu, ince bir ip gibi. Hâlâ başım onun göğsüne yaslanmış bir şekilde dizlerimin üzerinde oturuyordum. Sanırım o da sakinleşmemi bekliyordu.

Birkaç dakika sonra kendimi biraz daha iyi hissetmeye başlamıştım. Ağlamıyordum ama ölüm korkusunun verdiği o gerginlikle hâlâ gözlerimden yaşlar akıyordu.

Biraz daha kendime geldiğimde "Çok korktum," dedim sadece Eren'in duyabileceği bir ses tonuyla. Cevap vermedi. "Öleceğim sandım." Yine cevap vermedi ama sadece birkaç saniye sonra saçıma bir şey düştüğünü hissettim. Islak ve soğuktu. Bu Eren'in gözünden düşen bir damlaydı.

İşte ona bu yüzden kızamıyordum. O kadar güzel bir kalbi vardı ki beni üzdüğü için kendi de üzülmüştü. Şu an onun yerinde başka bir arkadaşım olsa ona triplerin en büyüğünü atardım. Ama o, ona bunu yapamayacağım kadar iyi kalpliydi.

"Özür dilerim," dedi yine. Kim bilir kaçıncıya söylüyordu bunu. "Ben..." dedi birden ama devam etmedi. Sanırım bir bahane sunmak istemiyordu.

Başımı yola doğru çevirdim. Birkaç kişi bizi izliyordu. Daha sonra istemeye istemeye Eren'in kollarını üzerimden çektim ve yavaşça doğruldum. Beynim sonunda ölmeyeceğini fark etmişti sanırım çünkü artık titremiyordum. Sadece arada bir ürperme geliyordu.

İyice doğrulduktan sonra "Neden?" dedim bir anda. "Neden yaptın?" Soğuk bir ses tonuyla konuşmaya çalışıyordum ve fena sayılmazdım.

Hesap sormaktan çok bir açıklama istiyordum çünkü o an gerçekten öleceğimi sanmıştım. Neden yapmıştı? Onu takip ettiğimin intikamını mı almak istemişti, bir ders vermek mi istemişti yoksa sadece minik bir şaka mıydı?

Üstelik ben onun yüzünden ona tam iki kere pislik demiştim. O bunu hak edecek biri değildi ki!

Hâlâ onu savunuyorsun...

Haklı olmandan nefret ediyorum, iç ses.

"Ben," dedi bir kez daha. "Gerçekten çok özür dilerim." Sesi o kadar pişman çıkıyordu ki ona kızmak istesem de kızamıyordum.

"Özür dileme artık," dedim ses tonumdaki soğukluğu korumaya çalışarak. "Eren ben öleceğimi sandım sen beni öyle tutunca. O an aklımdan neler geçti tahmin bile edemezsin." Bir anda yumuşamıştım. Zaten ona kızgın değildim. Sadece bilmek istiyordum.

Bir süre okyanus mavilerini benim kahvelerimden ayırmadan bekledi. Gözleri çok... Çok boş bakıyordu. Hiçbir duygu belirtisi olmadığı gibi sanki onlarca duygu iç içe girmiş gibiydi. "Ben... Sadece beni takip ettiğin için yaptım," dedi sonunda. Tahmin etmiştim.

Yıldızlara Benziyorsun Where stories live. Discover now