Ben bu acıyla başa çıkmayı bilmiyordum. Başa çıkacak kadar güçlü de değildim.

Ben Karan'a sürekli acı veren bencil bir kadındım.

Ona şu an 'sana güveniyorum saçmalama.' demeyi hayatımda hiçbir şeyi istemediğim kadar istemiştim fakat yalandan da olsa söyleyemezdim.

Çünkü biliyordum ki inanmazdı.

Ben Karan dahil kimseye güvenmiyordum fakat Karan'a inanıyordum.

Onu üzmek en son isteyeceğim şey bile olamazken bir nebze de olsa açıklama yapma girişimine kalkıştım.

"Beni hep güvendiğim kişiler yıktı. Şansa bak ki bi sana güvenmedim sen de bana hak etmediği-"

Fakat sözlerim Karan tarafından susturuldu.

"Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun. Hak etmemek ne demek! Ben sana hiçbir şey yapamıyorum Güneş. Hak ettiğin gibi sevemiyorum seni. Şu haline bak."

Karan'ın sözleri ile bulunduğum oda anlam kazanırken bir kez daha hastane odasındaki yatakta, sağ kolum serumlardan dolayı şiştiği için sol kolumda olan serumla, iki elimin de dikiş atıldığına emin olduğum derin kesikler yüzünden sargılar içinde olduğunu yeni hatırlamıştım.

Beni unutan herkes gibi ben de kendimi unutmaya alışmıştım fakat Karan buna ısrarla karşı çıkıyordu.

"Ben seni koruyamıyorum. Seni ne kendinden ne o şerefsiz profesörden ne de diğerlerinden... Benim seni kendimden bile korumam gerekirken.. ben beceremiyorum Güneş. Boğuluyorum, tıkanıyorum. Başında beklemekten başka elimden bir şey gelmiyor. Sen yara almaya devam ediyorsun ben öylece kalıyorum Güneş. Özür dilerim.. Ben seni sevmeyi beceremiyorum."

İlk kez sesindeki yenilgiyle bana kendini açtığında kızarmış gözlerinden dökülen yaşlarla konuşmasını beklemiştim.

Anlatsın istiyordum. O anlatacaksa sonsuza dek susmaya razıydım. Yeter ki içinde kalıp onu zehirlemesin.

Çünkü iyi biliyordum. İnsanın içinde kalan her duygu, her sözcük zamanla yok olmak yerine daha da güçlenerek zehirlemeye devam ediyordu.

Kolumdaki serumu sargılı ellerim yüzünden çekelerken Karan aceleyle araya girerek beni benden bir kez daha korumuş ve serumu nazikçe çıkarmıştı. Bir şey olmamış gibi Karan'ı yatağa oturmaya zorladım ve kollarımı ona sımsıkı sarıp başını omzuma yasladım.

Gözyaşları omzumu ıslatırken kollarını bana öyle sıkı sarmıştı ki o istemeden ondan ayrılmam mümkün değildi.

Onun her bir gözyaşı sanki benim içime ateş olarak yağıyordu.

Elim onun bana hep yaptığı gibi saçlarına çıktığında sargıdan dolayı yumuşak saçlarını hissedemezken yine de okşamaya çalıştım.

"Beni öyle güzel seviyorsun ki Karan. Kendini sakın suçlama. Biliyorum, hayatıma daha çok dahil olmak istiyorsun. Beni her şeye karşı sen korumak istiyorsun ama yapamam. Eğer sen beni korursan ben ben olmaktan çıkarım Karan. Hem,hem.. benim kahramanım sensin."

Birkaç santim benden uzaklaşarak göz göze geldiğimizde gözlerinden akan yaşlarla bana inanmak ister gibi bakıyordu.

İçime düşen yangının aksine gülümseyerek çok az açıkta kalmış parmaklarımla gözlerini sildim.

Gülümsemem buruktu. İçim gibi.

"Seni sevmeyi beceremeyen benim. Hayatımdaki insanlar öyle çekilmiyor ki hayatıma yani sana odaklanamıyorum. Seni hem bu kadar severken hem de bu kadar uzağıma itmek zorunda olmak hiç kolay değil."

Bir Ege Masalı Where stories live. Discover now