Bölüm 53 - Nakit Taşımazdı Yanında

314 43 64
                                    

Merhabalar biriciklerim... Bu defa alışık olunan saatlerde geldim sizlerin başucuna.  Geçen bölüm biliyorsunuz ki bir nebze merak edeceğiniz bölüm sonu olmuştu. Şimdi o merak ettiğimiz bölümün devamına ve bir nebze bana, "Şaka mısın sen ya!" isyanlarınızın olacağı olaylarla geldim. Satır aralarında birbirimizin omuzuna yaslanıp ağlamayı, göz göze gelip kaş çatmayı, iç çekerken birbirimize sırt yaslamayı ve kemerlerimizi bağlayıp küfürlerimizi çocukların olmayacağı ortamlarda savurmayı unutmayalım lütfen... Ve ne olursak olalım tüm kadınların birbirinden güç bulabileceğine inanalım...

Söylemediğim zaman tamamen unutulduğunu görerek, ki etkileşimi de hesaba katarsak zaman harcıyorum, bir beğeni, iyi veya kötü(yapıcı eleştirisel) şekilde yorumunuzu eksik bırakmayın...
Unutmadan daha hızlı haberdar olabilmek, hikayeler hakkında story, reels ve iletişime geçebilmek adına,

Instagram: BiCeruVar

------------------------------------------------

'Bu Dağhan'ındı.' Kaşlarını havalandırıp bu kez dizlerindeki siyah kutuyu açtığında içindeki battaniyeyle ısırdı dudağını. Üzerindeki ayıcık işlemelerinde parmaklarını gezdirirken gülümsemesi de tüm yüzünde yer ediniyordu.

'Ben bu zamana kadar sakladım, ister kullanırsınız, isterseniz siz saklarsınız.' Hala sapa sağlam duran parçayı katladığında kutunun en altında duran fotoğrafla başını usulca salladı Pera. Bir koltukta bu battaniyeye sarılmış Dağhan, yanında kucağındaki ufaklıkla oturmuş Elif hanım. Gözlerini tekrar fotoğraf karesinde dolaştırıp Dağhan'ı incelediğinde kaşları da istemsizce çatılmaya başladı. Kendisinin bazı şeyleri yanlış bilme ihtimali yoktu, her şey belgeleriyle elinde vardı sonuçta.

'Dağhan ile Deha arasında on yaş yok muydu?' usulca Elif hanıma döndüğünde kadının yutkunuşuyla derince çattığı kaşlarıyla elindeki bir kare fotoğrafa yeniden baktı. İlk başta her evrakı ezberlerken elbette bunu da ezberlemişti. Çok net şekilde hatırlıyordu. Dağhan ve Pamir 35, Nida 34, Deha 25 yaşındaydı, şirkete ilk girdiğinde defalarca hem özgeçmişlerinde, hem de gazete küpürlerinde okumuştu. O kadar çok yaşları mevzu bahis edilmişti ki daha önce, Pera'nın böyle bir detayı aklından çıkarması mümkün olmazdı. Fakat şimdi baktığı karede Dağhan maksimum beş yaşında hatta daha küçük gözüküyordu.

'Bana neden demiştin hatırlıyor musun?' anlamadığı soruyla sertçe yutkunarak tekrar Elif hanıma döndüğünde kadın derin bir nefes aldı.

'Neden ayrılmadığımı sormuştun, neden tüm bunlara katlandığımı sormuştun.' Başını usulca sallayarak kadına onay verdiğinde aklından geçenlerin olmamasını dilercesine bakıyordu. Elif hanım ise sanki hayatına kast edilmişçesine ağlamamak adına direnen çenesinin titreyişini dinginleştirircesine dudağını ısırarak hırpalıyordu.

'Kızım için Pera.' Bir türlü anlam veremiyordu ki, şimdilik aklına gelen tek seçenek vefat etmiş olmasıydı ancak öyle bir duruma en küçük ihtimalle Dağhan Deha'yı anlatırken, albümlere bakarken rastlardı. Hiç yoktan tek kare fotoğrafa rast gelirdi. Duymak istemedikleri bazen tam da duyduğu olurdu insanın. Böylesi vakitlerde ise asla yaşamak istemem diyeceği her durumun ortasına, etrafı ateş çemberiyle sarılı kalırdı. Kadın korktuğu ateşin içerisinde havaya yükselen is ve ufak kıvılcım çıtırdamalarına göz yaşlarıyla da bakabilirdi en nihayetinde, korkudan ölürken hiç korkmuyor gibi yaparak.

'Vefat etmedi...' mırıldanıp başını sağa sola sallayarak Elif hanımı süzerken onun başını onaylarcasına sallamasıyla bir kez daha sertçe yutkundu. Boğazındaki o ince düğüm usul usul sıkılaşırken boğulduğunu hissediyordu. Elif hanımı anlayarak değil, onunla empati kurarak yaşıyordu tüm bu çıkmaz sokakları. Bir anne olmaktan öte kadın olarak göğsünün tam ortasında yanan kamp ateşini hissediyordu. Kamp ateşleri genelde sıcak, eğlenceli ve birleştirici olurken Pera bu seferkini delicesine ayrı düşürücü ve veda edici hissetmişti. Yıllar süren bir ayrılık kadar gerçekti üstelik ruhunda durmadan çaba gösteren o acı hissiyat.

BUTİMARTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon