"Yaz'a evlenecek bir çift için fazla uzağız sanki " Kulağın da ki fısıltıyla, avucunun içinin terlediğini hissetti. Başını ona doğru çevirdiğinde neredeyse burun buruna geleceklerdi. Adamın kokusu burnuna dolarken, sesli bir şekilde yutkunarak elini onun dirseğinin iç kısmına yerleştirdi. "Şu anda rolünü oynuyorsun yani? Tek derdin bu" " Neyse ki masada biraz uzaktalardı ve Leyla ile Fırat kendi aralarında konuştuğu için bakmıyorlardı.

"İyi bir oyuncuyum ben. Rolümün hakkını vermem gerekir "

"Hmm... Oynamaktan  zevk aldığın bir sahne var mı peki?" Bulut'un gözleri, kızın dudaklarına kaydığında, Sahra istem dışı olarak dudaklarını araladı. Bu adam kendisine ne yapıyordu böyle? Heyecandan kalbi duracaktı neredeyse.

"Öpüşme sahnesi desem..."

'Bir de bayıl istersen Feriha' kıvamına geldiğini hissediyordu Sahra. Adam dudaklarına baka baka öpüşme diyordu. Haliyle şuracıkta bayılsa, normal karşılanırdı ona göre.

"Neyse ki benim Türkan Şoray kanunlarım var" diyerek bir anda başını çevirerek gülümsedi. Bulut'un sesli bir şekilde gülmesiyle, yüzünü usulca kızın kulağının altına yaklaştırması bir oldu. Ve  bir şekilde kokusunu içine çekti. Bir kadın nasıl huzur kokabilirdi? Sahra kokuyordu.
Onun bu tutkulu ama utangaç halleri deli gibi arzulamasına sebep oluyordu. Kızaran yanakları, boynunda beliren damarları ve aralanan dudaklarıyla, Bulut'un sabrı sınanıyordu sanki. Hem bu kadar masum hem de bu kadar seksi nasıl olabiliyordu ki?  Nasıl güzel ve çekici göründüğünün farkında bile değildi.

"O beni tanıyana kadardı güzelim " Sahra dudaklarının titrediğini hissederken, hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı. Şu anda ortamın loş olması o kadar çok işine geliyordu ki. Bulut'un bir eli omuzundaydı, burnu ise kulağının alt kısmındaydı. Her ne kadar kendisi sadece karşıya baksa da, ölecekmiş gibiydi. Kendisini toparlayıp bir anda sandalyesini Kağan'a doğru kaydırdı ve bir daha Bulut'tan tarafa asla dönmedi. "Şu haline bak kıpkırmızısın" dedi Kağan. Az önce ikisinin de arasında ki yüksek libidoyu gözleriyle görmüştü. Bunlar bayağı bayağı uçmuştu.

"Sus Kağan!"

"Bu arada, herhangi bir Avukatlık işiniz olursa, ben mutlaka yardımcı olurum"

Kağan gülmeden edemedi bir anda. Hatta şu anda kahkaha bile atabilirdi. "Biz de hiç eksik olmaz Avukatlık işleri."

Leyla, uyaran bakışlarıyla Kağan'ı resmen kıskacı altına alsa da, Kağan bunu pek önemsemiyordu. "Kağan'ın şirketleri falan var. O yüzden, dava olayları çok oluyor"

"Aslında ben Leyla'nın da Avukatlık yapmasını istiyorum. O kadar sene okumuş ama pastacılık yapıyor"

"Leyla'nın canı ne isterse onu yapar. Demek ki pastacılık yapmaktan daha çok zevk alıyor ki bu işi yapıyor" Bulut'un ses tonu her zaman ki buz gibiydi. Az önce ki yoğun tutkuyla harmanlanmış ses tonuyla alakası yoktu. Çünkü o bir tek Sahra'ya özeldi.

"Katılıyorum. İnsan sevdiği mesleği yapmalı ve sende eğer Leyla'yı seviyorsan, ona köstek değil destek olmalısın. Her neyse benim işim vardı da biraz. Kalkmam gerekiyor. Görüşürüz daha sonra"

Kağan, hemen ayaklanırken, mekandan çıktığında el işareti yaparak, adamlarına arabasını getirmesini emretti. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Leyla'nın sesiyle, Kağan arkasına döndü. Ancak yeşil gözler de yoğun bir öfke parıltısı gördü.

"Ceketini almadan mı çıktın?"

"Konu bu mu şu anda? Az önce içeride söylediklerin neydi öyle"

"Mesleğimi sordu, bende söyledim. Yanlış olan ne?" Leyla  elini bacaklarına vurarak sinirle güldüğüne, şu anda Kağan'ın rahatlığı karşısında sinirlerinin bozulduğunu hissediyordu. Normal şartlar da kolay kolay öfkelenen birisi hiçbir zaman olmamıştı. Ancak Kağan'ın az önce ki tavrı öfkelenmesine sebep olmuştu.

SON NEFESİME KADARМесто, где живут истории. Откройте их для себя