*Gelecekten Kesit*

3.5K 134 14
                                    

Gelecekten Kesit*

Asya Aden*

Yürüdüğüm uzun ve karanlık yol yüzünden iliklerime kadar ürkmüştüm.

Hava zaten soğuktu, üstümdeki ceket aşırı inceydi ve asla sıcak tutmuyordu.

yolun başında yanıp sönen muhtemelen bozulmuş olan bir sokak lambası vardı.

Ama sokak lambasının kendine bile hayrı yoktu.

Yürüdüğüm yol sessiz değildi, gecenin o gürültüsü ve uzaktan bile olsa hafif hafif duyduğum bir ıslık sesi vardı.

Yavaş bir tonla çalınan ıslık sesini tanır tanımaz ayaklarımın yere çivilendiğini hissettim.

Bu ses? Bu melodi? Olamazdı değil mi?

"Saçmalama Aden! kendine gel!" diye konuştum kendi kendime.

Yürümeye devam ettim. Kendimi güvende hissetmiyordum açıkçası.

Elimi cebime attığımda hissettiğim o bıçak kabzası içime su serpmişti.

Bir anda arkamda  ayak sesi hissetmem ile refleks olarak bıçağı çıkardım ve  arkama döndüm. Bıçağı arkama saklamayı ve nefesimi tutmayı unutmamıştım.

Arkamda  orta yaşlı bir Adam vardı ve elindeki beyaz bir bez ile bana sinsi bir gülümsemeyle bakıyordu.

"Merhaba Asyacım, güle güle Asyacım!" diyerek elindeki o beyaz bezi ağzıma bastırmaya başladı.

Nefesimi üç dakikaya kadar tutabilirdim.

Üç dakika içinde bu adamın ağzını yüzünü dağıtabilirdim de.

Hâlâ arkamda sakladığım bıçağın çaktırmadan düğmesine basıp açtım. Bu sırada adamın elinden kurtulmak için çırpınıyormuş gibi yapıyordum.

Elimdeki bıçağın açıldığından emin olduktan sonra bıçağı yavaşça ama adamın fark edemeyeceği bir şekilde yukarı kaldırdım.

Sağ ayağımı hızlı bir şekilde yukarı kaldırdım ve diz kapağım ile adamın özel bölgesine vurdum.

Hızlı davranmak zorundaydım. Yaptığım herhangi bir hareketi düşünürsem geç kalabilirdim.

Adam acı ile inleyerek geri çekildiği sırada elimdeki bıçağı karın boşluğuna sapladım.

Ve koşmaya başladım.

Bulunduğum boş yolda hızla ilerlerken arkamdaki adamın çığlık attığını duyabiliyordum.

Adam için üzülmedim değil, ama kimin nesi olduğu belli değildi.

Muhtemelen  o orospu çocuklarından biriydi.

Yolun başına kadar koştuğumda yorulmuştum. Derin nefesler alıp verdim ve yürümeye başladım.

Kolumdaki saate baktığımda saat sabah altı olmak üzereydi.

Güneş yavaş yavaş doğuyordu.

Deniz ve Arda beni merak ediyorlardı muhtemelen.

Artık onların da hayatımda olamayacak olması her ne kadar canımı sıksa da hak ettiklerini düşündüğüm için pek vicdan azabı çekmedim.

Telefonum cebimdeydi, ama her zaman sesi full olan telefonum sessizdeydi şuan.

Konumumu hackerliğimi konuştururcasına kapatmış ve bana ulaşmalarını, takip etmelerini vesaire tamamıyla engellemiştim.

Beni bulamazlardı yani.

onları şimdiden özlemiştim.

Ya da alıştığım için yokluklarını hissediyordun, bilmiyorum.

Ben bu şehirden gidiyordum.

Bir kez daha bu şehirden gidiyordum.

Ama bu sefer kendim için değil, onlar için yapıyordum bunu.

Onların iyiliği için yapıyordum bunu.

Bu durumda bile onları düşündüğüm için kızdım bir kez daha kendime.

Olanlar aklıma gelince bir daha lanet okudum kendime.

Lanet olsun doğduğum güne.

Lanet olsun karıştığım güne.

Lanet olsun ailemi bulduğum güne.

Lanet olsun bana,

Ve lanet olsun boktan merhametime.

KEŞKE/ Gerçek AilemWhere stories live. Discover now