BÖLÜM 38- ÇARESİZLİĞİN TADI PAS GİBİDİR

5.2K 273 67
                                    

İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.

Sabahattin ALİ, İçimizdeki Şeytan

&&&&&&

&&

(Yazar dayanamadı dersiniz artık napalım erken saldım, hadi bakalım. Yorum yapın acık asddfgg)

^^

Avcıya mı aşıkmışım?

Bağırarak bir darbe daha vurdum.

"Lisa, daha kontrollü olmalısın. Sert ama dengesiz vuruyorsun."

Hocanın dediğini yapmaya odaklanıp bir seri daha vurdum ama olmuyordu.

Dedikodular çığ gibi büyümüştü. Çeşitli anlatılar giriş gelişme sonuç paragraflarına bölünüyor, bazı dillerde uzun bir roman gibi, bazılarındaysa kısa hikaye gibi lanse ediliyordu.

Dedikoduları takip ederseniz kendinizi postmodern bir kitap okuyor gibi hissedersiniz. Karakterlerin dolu dizgin içsel seslerine hakim olursunuz ama ne oldu, ne bitti kısmı fludur. Hiç bir sonuca bağlanmayan, nerde başlayıp nerde bittiği belli olmayan karmaşık bir kurgu yığıntısıdır sunulan aslında. Kulaktan dolma gerçekliği olmayan bu bilgi yığıntısına insanlar inandı, ben ona yanıyorum!

Neymiş efendim, Kelebek Avcıyı görmeden aşık olmuş. Onun peşinde sürünmüş. Öyle aşıkmış ki onun uğruna yapmadığı şey kalmamış. Avcıysa Kelebeğin aşkına daha fazla kayıtsız kalamamış ve o kalın kitabında aşk yazmamasına rağmen, aşka tövbeli olmasına rağmen Kelebeğe kapılmış. Kimsenin ulaşamadığı o bilgiye Kelebek sahipmiş. Avcı kim biliyormuş. Öyle aşıkmışlar ki birbirlerine, ateşli aşklarını herkesten uzakta, gizli yaşıyorlarmış. Hatta kimseyle birlikte olmayan Kelebek her gece Avcının yatağına giriyormuş! Avcı asla karşı konulamaz bir hakimiyete sahipmiş! Muş, miş ve muş!

Çığlıklarımı zapt etmeden tekrar ve tekrar vurdum. Bu nasıl bir manyaklık derecesi? Kim götünden uyduruyor bunları, bir bulsam... Bir bulsam ben ne yapacağımı biliyorum!

İbreti alem olsun diye sallandırmaz mıydım ben o pis dedikoducuyu!

Terlemeyen tek bir uzvum kalmadığında soyunma odasına attım kendimi. Hızlı bir duş sonrası çıktım spor salonundan. Tutku'yla sözleşmiştik. Kahve içmeye bir yerlere gidecektik. Daha doğrusu kriz yönetimi, durum değerlendirmesi falandı işte, öğrendiklerini anlatacak bana. Akşamın ayazında arabaya atlayıp bana attığı konuma sürdüm. Çok geçmeden ordaydım. Yürürken bile gergin olduğumu etrafa hissettiriyordum. Beni farkeden kenara çekiliyordu. Tutku'yu bulup oturdum karşısına. Sek kahve söyleyip arkama yaslandım. Tutku dudaklarını tuhaf şekillere sokuyordu karşımda. Bi sağa büzüştürüyordu bir sola. Söyleyecekleri boktan olmalı!

Derin bir nefes aldım. "Anlat Tutku. Ne öğrendin?"

"Haberler pek iyi değil." Onu tahmin etmek zor değil zaten. Kahvem geldi o sırada. Bir yudum aldım.

"Yalanlama işe yaramadı mı?"

"İnsanlara böyle bir hikaye lazımmış resmen. Deli gibi aşkınızı savunuyorlar. Böyle bir şeyin olduğuna yemin ediyorlar. Hatta sizi bir arada gördüğünü iddia eden bir sürü kişi varmış. Ayrıntılar konuşuluyor. Çılgınlar gibi sevişiyormuşsunuz. Senin doyumsuz bir kadın olduğunu düşünüyorlardı ezelden beri biliyorsun. Avcının fantezileri seni uçuruyormuş. Hatta bu zamana kadar seni doyurabilen tek erkek... "

GECENİN FAZ'IWhere stories live. Discover now