BÖLÜM 5- KARŞILAŞMA

10.3K 376 177
                                    

Topraksın, ölümsün sen, mevsimin karanlık, sessizlik senin. Yaşayan hiçbir şey ağaran güne daha uzak olamaz senden.

Vüs'at O. Bener

&&

Kağıdı çantama attım ve barın ağır havasına döndüm. Tutku pisti bırakmış, tek başına bar taburesinde oturuyordu. Elindeki telefonla bakışıyordu ve oldukça heyecanlıydı.

"Birilerine mesaj mı geldi acaba?" dedim yanına yaklaşınca. Bana baktı ve gülümsedi.

"Berk, benimle görüşmek istiyor." Demek ki Tutku'nun telefonlarını açmamak için geçerli bir sebebi varmış.

"Güzel, depresyonun bitti mi?"

"Evet, buraya geliyor. Beni almak için."

"Hmm, öyle mi? Bu iyi olmuş."

"Neden öyle dedin?"

"Sana araba lazımdı çünkü."

Gözlerime baktı. Bir şey olduğunu hemen anlardı ifademden arkadaşım. Telefonunu çantasına koydu.

"Ne oldu?"

"Hayır, Tutku. Doğru soru şu: Ne olacak?"

Çok geçmeden Berk geldiğini haber vermiş ve bizde kapıya çıkmıştık. Arabama doğru yürüdük. Kapıya yaslanıp ayaklarımı çaprazladım. Ellerimi arkamda sabitlemiştim. Tutku ve Berk karşımdaydı ve ayakta sohbet ettik beş dakika.

Karşı caddede kurşuni gri renginde bir Ferrari vardı. Gerçekten mi? Bu kadar tahmin edilebilir bir erkek misin? Oyuncağın bu mu? Başımı hafifçe eğdim ve arabanın görünmeyen şoför koltuğuna baktım. Far ışıkları yanıp söndü. Bana gel mi diyorsun Avcı? Baya baya selektör ha? İçimdeki anlamsız heyecanın hücrelerime hayat verdiğini hissettim.

Yüzümü çevirip gülümsedim Tutku'ya. Mesaj açıktı. Yanımdan ayrıldılar. Onlar giderken bir süre hareket etmedim. Ellerim arkada belimdeydi hala, Ferrariye baktım ifadesiz bir yüzle. Hiç hareket yoktu. Arabanın kilidini açıp, bagaja yöneldim. Spor ayakkabılarımı, taytımı ve tişörtümü aldım elime. Arabaya binip kapıları kilitledim. Ön cam hariç tüm camlarım filmliydi. Bu yüzden arka koltuğa binmiştim. Etrafı kontrol ederek hızlıca giyindim. Akıllı bilekliğim yerindeydi. Geri kalan her şey tamam olduğunda, arabadan indim. Ferrariye döndüm yüzümü. Ellerim saçıma gitti. Hızla at kuyruğu yapıp topladım.

Ferrariye yürüyeceğimi bekliyordu muhtemelen ama ben avcumun içi gibi bildiğim karanlık sokağa daldım. Peşimden gelecekti, biliyorum. Tek bir ışık yoktu sokakta. Bir viranenin dibine sindim ve bekledim gelmesini. Çok geçmeden adım seslerini duydum. Ve görüş açıma giren iri yarı adama baktım bir süre. Tek başınaydı. Güzel, beni dinlemiş demek ki.

Bu adam hiç de kelli felli, göbekli bir adama benzemiyordu. Adamlarının aksine kot giymişti. Vücudunu incelemeyi bırakıp harekete geçtim. Beni geçince koştum ve sırtına atladım. Arkadan saldırmıştım. Zıplayıp bacaklarımla boynunu sıktım ve adamı tuş ettim. Artık yerdeydi. Kolunu sıkıştırdım ve kırılma noktasına getirdim.

"Kimsin sen? Benden ne istiyorsun?" dedim dişlerimin arasından.

Cevap verdi bana ama istemediğim şekilde. Kolunu kurtardı ve beni belimden tutup üstüne çekti. Çok hızlı yapmıştı, nasıl oldu anlamamıştım bile. Karanlıkta yüzü seçilmiyordu ama eğlendiği belliydi.

Karnının üstünde oturuyordum ve altımda hissettiğim şey oldukça sert karın kaslarıydı. Bu adamın göbeği falan yoktu. Beni kucağına çektiği an elim belindeki silaha gitti ve emniyetini açıp sürgüsünü çektim. Sürgü bağlı kaldı. Silah boştu. Attım yere sinirle. Demek ne yaptığımı öğrenmişti ve bana dolu gelmemişti. Akıllıca Avcı, ama daha beni tanımıyorsun.

GECENİN FAZ'IWhere stories live. Discover now