Tanıtım

35.3K 990 62
                                    

Sigarasından derin bir nefes çekti. İçinde sönmeyen, dizginlenemeyen bir yangın vardı ve intikam almayı arzuluyordu. O, bedel istiyordu. İçinde ki bu köz o anıları hatırladıkça daha da yakıyor küle çeviriyordu; içinde kalan ne kadar duygu kırıntısı varsa. Geçmişi inancını körüklüyordu. İçinde yanıp duran ne varsa bu yangını daha da alevlendiriyordu. İçinde ki bu enkaza bir kurban verilmeliydi. Annesini ondan alan ecele bahane olan kişi, ölmeliydi.

Acıma yoktu!

Merhamet göstermeyecekti! 

Onu böylesine yaralan geçmişi eline bir silah tutuşturmuş, Öldür! diye emir veriyordu.

Ve o, zaten bunu istiyordu.

Arabasında oturmuş dikkatle etrafını incelerken sigarasından bir nefes çekti. Sigarasının dumanı arabanın içine sis gibi çökmüş, camları buğulaştırıyordu. Yağmur şiddetini gösterip, camları dövercesine yağarken o, buna aldırmadan camını açtı ve dumanın dışarıya akmasına izin verdi. Aldığı her nefeste sabrı tükeniyordu. Issız sokak çok fazla şey fısıldıyordu. Onu burada istemiyordu. Sokakta ondan başka kimse yoktu. Sessizlik kulaklarını kemiriyordu. Bu sessizlik ifadesini sertleştirmesine neden oldu. Sessizliği sevmiyordu. Sessizlik içinde kopan kıyameti hatırlatıyordu ona.

Bir demir kapının sesi sokağı doldururken, genç adamın silahını tuttuğu elini sıkmaya başladı. Siyah uzun saçları ve soğuğa nispet bembeyaz teni ile kapının önünde bekleyen genç bir kız etrafına boş gözlerle bakınıp, montunun şapkasını kafasına geçirdi. Cebinden kulaklığını çıkartıp, birbirine geçmiş kulaklığı açmak için birkaç saniyesini feda etti. Genç adam kıza dikkat kesildi. Beklediği o değildi fakat bu yüz ona çok tanıdık geliyordu. Genç adam bir an dikkatini bozdu, gözlerinde ki nefret buharlaşırken, kızın yüzünü inceledi. Küçük bayan gülmüyordu. Kız başını kaldırıp yola baktığında saniye farkla gözleri buluştu. 

Bu buluşma bir arabanın sesi sokağı doldurduğunda bitti. Belki saliselerini alan o gözleri, genç adama dakikalar gibi gelmişti. Duraksadı. Kimdi bu küçük bayan? İçinde ki nefret körüklenirken, yanından geçen mavi bir araç tüm dikkatini üzerine çekti. Bu plaka, kurban! Beklediği o an gelmişti işte! O bedel, şu an birkaç metre ötesinde arabanın içinde onu bekliyordu. Tamda planladığı gibi avucunun içine düşmüştü, o pislik herif! 

Genç adam arabanın kapısını açarak, arabadan indi. Yıllardır bu anı bekliyordu. Planını kurduğu o an, o adam şu an tam önünde duruyordu. Tereddüt etmeden arabadan inen genç adam nefretini acıyla beslemişti. O her şeyini kaybettiğinde anlamıştı, hayat acımasızdı. Ona sunulan bu nefret o kızın orada beklemesini umursamadan adamın kafasına silah dayayarak, tetiğe basacak kadar büyüktü. Kimseyi önemsemeyecek kadar gözü karaydı. Belki birkaç kelime yırtılırdı dudaklarından, belki izin verirdi kurbanının kim olduğunu öğrenmesine. Belki, hiç bağıramadığı kadar bağırırdı gerçekleri. Dökerdi içini. Kusardı kinini. 

Ancak emin olduğu bir şey vardı; bu nefreti ne kadar kusabilir ise bir o kadar da kanlanırdı gözleri. Kurbanının tek gördüğü, acı gerçekleri yüzüne bağıran bir gencin nefretini püsküren gözleri olurdu. Ölmeden önce günahını hatırlayarak, acıyla teslim ederdi o kirli ruhunu. Cansız bedeninden sıçrayarak olan kan, belki kirletirdi ellerini, belki temizlerdi nefretini. Tek istediği yıllarca unutamadığı o manzarayı bu adama yaşatmaktı. Kolay can vermesini istemiyordu onun. En az kendi kadar canı yansın, kıvransın, ölümü tek çıkış yolu olarak görsün istiyordu. Çünkü, ne kadar yanarsa bu adamın canı, o kadar dinerdi içinde ki bu ateş. İstediği bu ruhu çürümeye yüz tutmuş bedeninde alıkoymaktı.

İstediği candı.

İstediği kandı.

İstediği tek şey, intikamdı!

Genç adam adımlarını daha da güçlendirdi. Her adımında sanki yer titriyordu da çıkaramıyordu sesini. Sinir yüzünden okunacak kıvama gelmiş, bütün yüz hattı gerilmişti. Onu böyle gören bir insan, onun karşısında hiç şansı olmadığını gözlerinden akan volkanla anlayabilirdi. Dudağının kenarına sıkıştırdığı sigarasını, yeri saran yağmurun kollarına fırlattı. Dörtlüsü yanan arabaya daha da yaklaştığında gözleri, biraz sonra göreceği bu manzara karşısında muhtemelen çığlık atarak kaçacak olan o kıza kaydı. Kız beklemediği bir şekilde kaldırımdan inmiş, mavi arabanın önünü dolanıyordu. Genç adam bir an afalladı. Hiçbir akrabasının, yakının olmadığını sanıyordu. Kurbanı hakkında ki tüm bilgiler bunu gösteriyordu. Ama biri vardı! Plan tümüyle değişirken, genç adam bir arabaya bir arabanın kapısını açan kıza baktı. Aradaki bağı anlamaya çalıştı. Bu kız kimdi? Adamın neyi oluyordu? 

Ve bu kız, kendine neden bu kadar tanıdık geliyordu?

Sorular art arda dizilirken genç adam, sıkıca kavradığı silahını arkasına, belinde ki kemere sıkıştırırken ruhsuzca, dudağının bir yanını yukarı kıvırdı. Kız arabaya binerken genç adam arkasını dönmüş, arabasına ilerliyordu. Arabasına bindiğinde kapıyı kapatıp, yan koltuğa koyduğu dosyalardan sarı olanı aldı. Kurbanının resimlerini tekrar incelemeye başladı. Adamın bütün fotoğraflarını elinde tutuyordu. Biri olmalıydı. Bu kızla ilgili gözden kaçırdığı bir şeyler olmalıydı. Fotoğrafları tek tek geçerken birinde durdu. Bu fotoğrafı yıllar önce kendisi de görmüştü. Fotoğrafta adam 10 yaşlarında ki bir çocuğun arkasında eğilip, omuzlarından tutmuş kameraya gülümsüyordu. Küçük kız ise adamın yanağından öpüyordu. Genç adam kaşlarını çattı. Kurbanın bir kızı vardı! Bu plan dışıydı. Adam kızını saklamıştı!

Genç adam alayla güldü. Planı değişmişti. Adamın canına yakacak bir koz vardı elinde. Yılların acısını çıkaracağı bir beden vardı. Çektiği o yedi yılın BEDELini ödeteceği biri vardı. Türlü oyunlarla yerle bir edeceği küçük bir ruh vardı artık karşısında. Genç adam arabasının motorunu çalıştırırken, üç kelime döküldü dudaklarından;

"Hadi biraz oynayalım!"

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin