11

21 4 2
                                    

Saçımı salık bırakıp aynadan üstüme baktım. Giydiğim beyaz t-shirt'ün uçlarını, giydiğim mavi kot şortun içine koymuştum. Odadan çıkacak iken durdum ve aynadan tekrar kendime baktım. Omzuma taktığım çantayı yatağın üstüne koyup çekmeceden siyah bir toka aldım. Ayna'nın karşısına geçip önüm de ki uzun saçlarımın bir kısmını alıp arka da bağladım. Uzayan perçemlerim yüzüme düştüğün de kulağımın arkasına atmıştım. Yüzüm açıkta kalırken saçlarımın küçük bir kısmını öne almıştım.

Yatakta ki çantamı alıp omzuma taktım ve şarja takılı telefonumu alıp saati ve şarjı kontrol ettim. Sonra odadan çıkıp dış kapıya ilerledim. Beyaz spor ayakkabılarımı ayağıma geçirip kapıyı açtım ve evden çıktım kapıyı kapatıp anahtar ile kilitledim ve anahtarı çantama koyup merdivenlere ilerledim.

Merdivenleri indikten sonra apartman kapısını açıp kendimi güneşli havaya attım. Güneş yüzüme gelirken gözlerimi kısmak zorun da kaldım. Elim ile gözlerime sper etmeye çalışırken etrafıma baktım. Chanyeol'ü görmeyince yola doğru ilerleyip gölgelik bir ağacın altına geçtim.

Yoldan geçen insan ve arabaları izlerken daha ileriye bakıp chanyeol'ü görmeye çalışıyordum. Bir süre bunu yaptıktan sonra başımı eğip biraz öyle durdum. Sol omzum da hissettiğim dokunuş ile başımı kaldırıp sola baktım.

Yüzün de ki büyük gülümseme ile güneş gözlüğünü çıkartıp gözlerini görmemi sağladı.

"selam"

"selam"

Onun coşkulu sesine nazaran sakin çıkan sesime karşı. Kaşlarını kaldırıp dudağını araladı.

"seni çok beklettim mi?"

Başımı iki yana salladım "hayır, çok beklemedim"

"Harika, hadi gidelim"

Yan yana yürürken susuyorduk. Yandan yüzüne baktığım da gülümsediğini gördüm ve heyecanlı gibi duruyordu. Başımı öne çevirirken benim içim de heyecana dair en ufak bir his yoktu. İşinin olduğunu söyleyip gitse bile takılmaz, rahatlardım. O ise benden hoşlanıyor gibi duruyordu.

"Güzel görünüyorsun" tereddütle ağzından dökülen cümlelere karşı kalbim tepkisizdi. Başımı olumluca sallayıp yoldan gözlerini ayırmadım.

"Sağol"

Aramız da yine sessizlik olduğun da yürümeye devam ettik. Kahvaltı yapacağımız restorantana varana kadar ikimizden de ses çıkmamıştı. Ama restorant görüş alanıma girdiğin chanyeol'un telefonu çalmıştı. Açıp konuşurken kısa cevaplar veriyordu.

Dışardayım, evet, eminim, gerçekten, evet, tamam, görüşürüz

Ve telefonu kapattı. Kimle konuştuğunu bilmesem de bu kadarı kısa cevaplar vermesi istemsizce dikkatimi çekmişti. Ama beni ilgilendirmediğini düşünüp boşverdim. Gidecek mi diye ona bakarken dümdüz restoranta ilerlediğini gördüm ve önüme döndüm.

Restoranta girmek yerine bahçe de ki bir masaya oturmayı tercih ettik. Biz tam oturmadan menü geldi ama Chanyeol menüye bakmadan kahvaltı menüsünü istediğimizi söyledi, içecek olarak taze sıkılmış portakal suyu derken de göz ucuyla bana bakıp tepkimi ölçüyordu. Bense sadece arkama yaslanmış onları izliyordum.

Sıkıntı etmediğimi anladığında rahatça gülüp garsonun arkasından bir kaç saniye baktı ve sandalyesini masaya biraz daha yaklaştırıp bana baktı.

"O gün bana yardım ettiğin için tekrar teşekkür ederim, sen olmasan şuan burda oturuyor olmazdım belkide"

Hafif gülümsedim ve dudaklarımı araladım "önemli değil, benim yerimde kim olsa aynısını yapardı"

"Pek sanmıyorum, diğer insanlara göre daha farklı gibisin"

İstemsizce kaşlarım yukarı kalkarken dudaklarım aralandı kelimeler dudaklarımdan aralandı.

"Bunu nerden çıkarttın?"

"Başkası olsa hastaneye gelmez, uyanana kadar beklemez, yaramın nasıl oluştuğunu sorardı. Ama öyle değildin"

"Tek bırakmak içimden gelmedi ve o kadar bekledikten sonra uyanmadan gidemedim, ayrıca benden başkası da yoktu refakatçi olarak. Ve de yaranın nasıl oluştuğu beni ilgilendirmez"

Başını olumluca salladı "işte, bunları başkası düşünmez"

Omzumu silkip sustum. Gözlerimi etrafta dolaştırmaya başladığımda daha önce buraya gelmediğim için etrafı daha ayrıntılı inceledim. Hoş bir yerdi, kafe gibiydi ve bahçesinde bir sürü çiçekler vardı. İnsanı çeken bir aurası vardı.

Kısa süre içinde garson tabakları masaya dizerken gözlerimi masaya o zaman çevirdim.

"Afiyet olsun" diyerek dönüp giderken bir şey demedim. Çatalı elime alıp tabağıma bir kaç şey doldururken aynısını Chanyeol da yapıyordu.

Peyniri ağzıma atarken Chanyeol kafasını kaldırıp bana baktı " evin beni bulduğun yerdeymiydi"

Başımı olumluca sallayıp peyniri yuttum ve dudaklarımı araladı "evet, senin evin nerde"

"Ben yurtdışında yaşıyordum, geleli bir ay olduğu için şuan arkadaşım da kalıyorum. Ama evi oraya ters kalıyor"

Kaşlarım çatılırken içimde merak oluşmuştu. Arkadaşının evi ters yönde ise, ne işi vardı orada?

"O zaman orda ne işin vardı?"

Portakal suyundan yudum aldı ve bana bakıp dudaklarını araladı "karışık bir konu, orda işlerim vardı ve eve gitmek için ilerlerken kavga çıktı, o yüzden ordaydım"

Kaşlarım daha da çatılırken öylece yüzüne bakmaya devam ettim.

Tamam, kesinlikle hiç bir şey anlamamıştım

Bunu anlamış olacaktı ki yüzüme bakıp güldü "henüz iş bulamadığım için iş arıyordum ve otaraflara da bakmış bulundum. Eve gitmek için ilerlerken önüm kesildi ve saldırdılar, içlerinden de bir tanesin de bıçak vardı ve bunu geç fark ettim"

"Durduk yere mi saldırdılar"

Başını iki yana salladı "üstümde değerli ne varsa vermemi istediler, bende red ettim"

Başımı olumluca sallayıp portakal suyundan bir kaç ufak yudum aldım. Değişikti ama sorgulanacak bir şey yoktu.

Kahvaltımıza devam etmiştik ve bitirene kadar ufak sohbetler etmiştik, daha çok benim işimle alakalı konuşmuştuk ama onun hakkında bir kaç bilgi de öğrenmiştim. Doğma büyüme buralı olsa da üniversiteyi yurtdışında okumuş, ve spor öğretmenliği mezunu olmuştu. Bir sene bir okulda spor öğretmeni olarak çalışmış, şimdide buraya geri dönmüştü.

Kahvaltı bittiğinde hesabı istemişti, ilk ödeşerek ödemeyi teklif etmiştim ama kabul etmeyeceğini biliyordum, bu yüzden ısrar etmedim ve onun ödemesini izin verdim.

Çantamı omzuma atıp ayağa kalktım ve birlikte restoranttan ayrıldık. Geldiğimiz yolu geri dönerken eve uğramadan direk işe gitmeye karar verdim. Zaten evde yapacağım bir şey yoktu.

Evimin olduğu sokağa geldiğimizde de Chanyeol duracak gibi oldu ama benim ilerlediğimi görünce yürümeye devam etti.

"İşe mi gidiyorsun?"

Başımı olumluca salladım "evet, sen?"

"İş aramaya devam edicem"

Başımı olumluca salladım. İş yerinin olduğu sokağa geldiğimizde sağa dönerken ona baktım, durmuştu. Fazla hareket etmediğim için ona döndüm.

"Kahvaltı için teşekkür ederim"

"Ne demek, asıl ben teşekkür ederim her şey için"

"Önemli değil"

Gülümsediğinde bende hafifçe güldüm.

"Ben gidim" arkaya doğru bir iki adım attığımda elini kaldırıp salladı

"Görüşürüz"

"Görüşürüz" diyerek elimi salladım ve arkama dönüp iş yerine doğru ilerledim.

Görüşmesekte olur

-926-

Guilty _'*'_ Park Chanyeol Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt