31

2.1K 159 366
                                    


İyi okumalar<3

****

^Rose'den^

Bir insan neden ağlar?

1- doğduğu için

2- yaşamaya devam ettiği için

3- mutlu olamadığı için

4- başka biri için...

Ben neden ağlıyordum?

Hepsi yüzünden...

Okul terasındaydım. Kimsenin uğramadığı ve aylar önce kilitlenip, terk edilmiş okul terasında.

Sarı saçlarıma çarpan rüzgar tenime temas ettiğinde gelen titremeye aldırmadan ilerlemiştim. Terastan bahçenin tamamı görünüyordu ve bahçe beklediğim kadar dolu değildi, bu işime gelirdi.

Evet, o sözleri unutamıyordum ve aklımda yankılanıyordu...

Canımın yanmasının nedeni Park Jimin'in aşkıma karşılık vermemesi değildi. Zaten bencillik yapıp, ondan beni sevmesini isteyemezdim ama eski arkadaşlığımız yok olmuştu. Artık sohbet etmiyoruz, şakalaşmıyoruz, birbirimizin yüzüne bile bakamıyoruz.

Kaybeden ben olmuştum. Yıllarca platonik olup o kadar uğraş ile sakladığım sevgim ortaya çıkmıştı ve yıllardır zorla kurduğum o yakınlık, bir anda aramızdan uçup gitmişti. En çok canımı yakan artık onunla yakın olamamamdı, hepsi benim yüzümdendi. Eğer aşık olmasaydım şu an hala yakın arkadaş olacaktık...

Gözümden düşen bir damla yaş ile yüzüme çarpan rüzgar daha çok üşümemi sağlamıştı. Bir an önce bu soğuğa son vermeliydim. Artık acı değil mutluluk istiyordum ve sanırım bir sonraki hayatımda mutlu olacaktım, umarım...

Bir anda şimşek çakmasıyla gelen yağmura gülümsemiştim. Bugün tek ağlayan ben değildim...

Güney Kore'nin zıt hava koşulları yüzünden güneşli bir gün bile olsa akşamına yağmur yağma şansı vardı. Sarı saçlarıma ve tüm kıyafetlerime çarpan yağmur damlalarına aldırmadan terasın ilerisine doğru adımlamaya başlamıştım. Artık yağmur damlaları yüzünden göz yaşlarım belli olmuyordu ve sadece gözümün kızarıklığı beni ele veriyordu...

Her ağladığımda gözlerim ve burnum kızarırdı.

Yavaş adımlarla terasın sonuna geldiğimde etrafıma göz gezdirdim. Hava gitgide soğurken, bu havadan acilen kurtulmam için hızlı olmalıydım. Bir adımımı terasın korumayan ve tehlikeli olan korkuluklarına atmıştım. Yavaşça ayağa kalkarak diğer ayağımı da korkulukların üzerine koymuştum ve kuşbakışı görünen okula bakmıştım. Bu okulda 2.5 yılım geçmişti...

Bu okulda intihar edeceğimi ben bile tahmin edemezdim.

Yağmur ve rüzgarın verdiği soğuklukla titrerken aşağıya göz gezdirmiştim, çok yüksekti. Buradan düşersem yaşar mıydım?

İmkanı yoktu.

Gözlerimi gökyüzüne bakıp, son kez yavaşça kapatmıştım. Son kez yağmur kokusunu içime çekmiştim ve son kez korku duygusunu iliklerime kadar hissetmiştim.

Kollarımı sonuna kadar açıp soğuk havanın her yerime temas etmesine izin vermiştim. Kapalı gözlerimi bir daha açılmaması için sıkıca tutarken, artık gitme vaktim gelmişti...

Adımımı yavaşça korkuluklarda ilerlettiğimde, bir ayağımın boşluğu hissetmesi ile ağzımdan küçük çaplı bir korku çığlığı yükselmişti. Korkmamalıydım.

Gözlerimi açmadan diğer ayağımı da yavaşça ilerletmeye başlamıştım. Tekrar bir şimşeğin çakması ile titremem artarken, artık buna bir son vermem gerektiğini anlamıştım ve yavaşça ayaklarımı serbest bırakmıştım.

LEBECCAWhere stories live. Discover now