7

1.9K 165 62
                                    

Harry başının ağrısı sağ olsun, uykusundan kalkmıştı.

Geniş yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durdu. Çarşaflara geçmiş yumuşatıcı kokusunu içine çekti.

Harry gözlerini birden açtı. Onun yumuşatıcısı böyle kokmazdı.

Kendini kar beyazı çarşafların üzerinde kaldırıp etrafına bakındı. Bu kesinlikle onun odası değildi. Onun odasının geniş ama simsiyah bir perdeyle örtülmüş bir penceresi yoktu. Odasının zemini halı ile kaplı değildi, ve kesinlikle bu kadar geniş değildi.

Yutkundu. Yoksa... Leila. Onu bir yerlere doğru takip ettiğini hatırlıyordu.

"Aman Tanrım," diye fısıldadı kendi kendine. "Aman Tanrım."

Yatağın yanındaki komidinin üzerine bırakılmış bir kapsül ve suyu fark edince tereddüt etmeden hapı ağzına attı. Ağrı kesicileri Tanrı kutsasın.

Harry üzerindeki yorganı kaldırıp kendine şöyle bir baktı. Üzerinde kıyafet vardı. Rahatlayıp iç çekti.

Yataktan yavaşça kalktı, başı çok ağrıyordu. Yavaş adımlarla odanın kapısını açıp etrafına bakındı. Sağ ve soluna doğru daha bir sürü kapı vardı. Harry hepsine bakmanın anlamsız ve evin sahibine haksızlık olacağını düşündüğünden bunu yapmadı.
Aşağı baktı, evin ikinci katındaydı. Aşağıda onu koskocaman bir dinlenme alanı bekliyor gibiydi. Tedirgin adımlarla basamaklardan indi.

"Leila?" Diye seslendi etrafa.

"Leila da kim?" Harry arkasından gelen sesle sıçradı.

"L-Louis?" Louis burada ne arıyordu? Onu buraya o mu getirmişti? Ve neden sadece bir eşortman altı ve tişörtle bu kadar iyi görünüyordu- yani neden Harry'yi buraya getirmişti?

"Leila da kim?" Diye tekrar sordu Louis.

"Ee," Harry ensesini kaşıdı. "Dün gece bir partideydim. Sahilde? Leila... onu bir yere takip ettiğimi hatırlıyorum... burası onun evidir diye düşünmüştüm." Diye açıkladı dürüstçe.

Louis'nin çenesi gerildi. "Gördüğün gibi burada becerebileceğin bir Shaleina falan yok."

Harry şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Leila," diye düzeltti.

Louis Harry'e bir bakış attı.

"Ben neden buradayım? Beni sen mi getirdin?" Diye sordu Harry merakla.

"Evet, seni ben getirdim. Gerçi seni merdivenlerden yukarı sürüklemek için biraz kas gücü kullanmam gerektiğini itiraf etmeliyim. Çok şişkosun." Louis'nin yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi.

Harry ona dilini çıkardı. "Şu konuşana da bak. Pizza yerken hayatımın en zevk verici anını yaşar gibi inleyen bendim sanki," Arsızca gülümsedi. Louis'nin yanakları kızarmıştı. Görev tamamlandı, dedi kendi kendine.

"Her neyse," diye konuyu değiştirdi Louis.

"Başucuna ağrı kesici-"

"İçtim bile," dedi Harry gülümseyerek.

"Teşekkür ederim. Dün gece sen olmasaydın eve zor dönerdim."

Louis'nin yüzündeki gülümseme silinmişti. "Evet," diye mırıldandı, gözlerini mutfağın etrafında gezdirirken. "Ama bana teşekkür etmene gerçekten gerek yok," Louis öyle bir söylemişti ki bunu, Harry söylediklerinin altında bir anlam yattığını biliyordu.

Louis'ye kötü bir şey hatırlatmış olmalıydı, çünkü Louis elindeki şişenin kapağıyla oynamak yerine hiçbir şey yapmıyordu. Belki de Louis artık gitmesini istiyordu.

How To Save A Life (Larry Stylinson)Where stories live. Discover now