3

2.1K 176 39
                                    

Harry yutkunup boynunu acıtacak bir hızla kafasını sesin geldiği yöne çevirdi.

Karşısındaydı. Dar kahverengi pantolonları, daha açık bir tondaki bir ceketi ve kafasında gri bir bereyle, Louis arkasındaydı.

Gözleri Tristan'ınkiler gibi acınası bir korku göstermese de, Harry'e dur alarmını veren bir ifade vardı yüzünde.

"Onu bırak, Harry." Diye tekrarladı Louis kadife yumuşaklığındaki sesiyle.

Ve o an- Louis'nin ağzından sözcükler dökülür dökülmez Harry kendine geldi. Tristan'ın yakasındaki elinin, ve zavallının vücuduna uyguladığı kuvvetin yeni farkına varmıştı sanki.

Hızla elini Tristan'ın üzerinden çekti ve diğer eliyle ovuşturmaya başladı. Tristan yere düştüğünde acıyla inleyince Harry bakışlarını kendi ellerinden Tristan'ın yüzüne çevirdi ve göğsünün üzerinde oluşmuş taze izi fark etti.

Bunu... o yapmış olamazdı. İz daha önce Tristan'ın yakasında yoktu, olsa Harry giydiği v-yaka tişörtten anlardı zaten- ama Harry onu yakasından tutup duvara çarptıktan sonra belivermişti işte ve - hayır, Tristan'a bu kadar sürede iz çıkaracak kadar zarar vermesi imkânsızdı. Ve Harry bunu yapmazdı.

Tristan ağzından kaçıp duran ağlamaklı inlemeler arasında yeni evinin kapısına kadar sendeledi. Harry ise arkasından bakakalmış, kendine neler olduğunu sorgulamaya çalışıyordu.

"Harry," Louis onu gerçekliğe döndürdü. Harry yutkunup kafasını kaldırdı ve Louis'ye baktı. Harry'nin nefes alış verişlerinin hızlanması, soğuk havada beyaza bürünen nefesinin görüşünü etkilemesine sebep oluyordu. Az önce ne yapmıştı böyle? Neredeyse birine ciddi zarar verecekti- vermişti bile hâttâ! Hem de ne için? Lanet olası bir korku hikâyesi uğruna!

Arkasını dakikalar önce yumrukladığı duvara verip sakinleşmeye çalıştı.

"Sakin olmaya çalış," dedi Louis yumuşacık bir tonda. "İyisin, iyisin, bir sorun yok,"

Harry gözlerini sıkıca yumup, karşısında ona endişeyle bakan bir Louis bulmak için yeniden açtı.

Göz alıcı maviyle buluştuşunda derin bir nefes aldı Harry. Louis. Louis neden buradaydı? Onu nasıl bulmuştu? Harry ona geri mesaj bile atmamıştı hâlbuki.

"Louis," diyebildi Harry sadece, çaresizce. Söyleyecek bir şey bulamıyordu.

Tristan çoktan içeri sıvışmıştı ve Harry hâlâ yaptıklarının şokundaydı. Az önce başka bir insana fiziksel zarar vermişti ama- ama bu pek Louis'nin umurundaymışa benzemiyordu.

Tam tersine, sanki incinmiş olan Harry'miş gibi onu teselli etmeye çalışıyor, onu yumuşatmaya çalışıyordu.

Harry omzunda Louis'nin elini hissettiğinde vücundaki gerilimin bedeneni terk ettiğini hissetti. Louis'den yayılan şu koku, Harry'nin omuzunu ovuşturan eli ve yumuşak cesaretlendirmeleri... fazla hoşuna gidiyordu. Onu fazla huzurlu hissettiriyordu.

Harry gelecekte bunun başını belâya sokacağını düşünmeden edemedi.

"Yalnız mısın?"

Harry kafasını kaldırıp Louis'ye baktığında düşünmeden cevap verdi. "Evet,"

~*~

Louis Harry'e çekingence gülümseyip çayını uzattı. Harry sıcak çayı ellerinin arasına alıp kartondan yayılan sıcaklıktan yararlanmaya çalıştı.

Kafe onların dışında bomboştu, haklı olarak. Gecenin- muhtemelen sabahın bu saatinde kim gelirdi ki zaten. Cam kapının üzerine asılmış '24 saat açığız' işaretine rağmen kasanın başında neredeyse horlayacak, en fazla 17 yaşında bir kız vardı.

How To Save A Life (Larry Stylinson)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant