4

2K 165 64
                                    

"Kurdu dinle,"  diye nefesini verdi. "Kurdu dinle."

Dişlerini gıcırdattı.

"İyi hissedeceksin. Sadece kurdu serbest bırak. Bırak da istediğini alsın."

Harry terler içinde uyandı. Dudağının hemen üzerinde biriken ter damlalarını elinin arkasıyla sildikten sonra başını ellerinin arasına aldı.

Sadece bir kâbus.

Harry üzerindeki kalın yorganı tek hamleyle yere sürükledi ve kendini yatağın dışına attı. Gördüğü rüyayı net hatırlıyordu.

Bir ses... daha çok bir fısıltı; ona...içindeki kurdu bırakmasını söylüyordu. Bu da ne demekti böyle?

Fısıltı şüpheli bir derecede kendi sesine benzese de Harry durumun bu olmadığını biliyordu. Kendi kendine kurtlarla dolu zırvalıklar fısıldamazdı o.

Günlerden Pazartesi olduğunu hatırlayınca verdiği nefes, evdeki tek sesti. Altına -annesi adına- boxerlarını geçirdikten sonra koridora açılan kapısından çıktı ve kendini annesiyle paylaştığı banyoya attı.

Bugün sıcak bir duş almayacaktı- kendine gelebilmek için buz gibi bir duşa ihtiyacı olacaktı bugün.

Duştan çıkıp dişlerini fırçaladıktan ve beline bir havlu sardıktan sonra tekrar odasına çekildi. Yatağının üzerine oturup kendine bir ara izni verdi. İşe gitmesine daha vardı nasılsa. Gördüğü şu saçma sapan rüya yüzünden olması gerekenden yarım saat önce kalkmıştı.

Orada hiçbir şey yapmayarak yatağında otururken Harry komidinin üzerinden telefonunu aldı ve kilidi açtı. Ana ekrandaki saat ikonuna tıklayıp alarmını devre dışı bıraktı; bugünlük ona ihtiyacı olmayacaktı.

Tam telefonu kilitleyip komidinine geri bırakacakken bildirimlerindeki bir şey gözüne takıldı.

Gönderen: Louis.
1 yeni mesaj!

Tıkladı.

Hey, kıçını kurtardığım biri olarak bana göre fazla 'havalı' sın sanırım. Mesajlarını kontrol et salak! :)

Harry dudağını ısırıp mesajın gönderilme saatine baktı.

Dün: 22.49

Bu, Harry hâlâ partideyken atıldığı anlamına geliyordu. Yani Louis Harry'ye yardım etmeden önce bir zamanda yazılmıştı mesaj. Bu ne anlama geliyordu?

Harry telefonun sağ köşesinde belirtilen saati fark ettiğinde iç çekip telefonunu kilitledi. Şimdilik farklı problemleri vardı.

~*~

"O yaptığın da neydi öyle?" Diye içeri girdi Nick.

Harry kasadaki bozuklukları sayarken iç çekti. "Sana da günaydın,"

Nick içeri hızlı adımlarla ilerlerken Harry hafifçe bükülmüş formunu âdeta savunmaya geçermiş gibi dikleştirdi.

Nick bu haraketten az da olsun etkilenmiş görünüyordu ki adımlarını hafifletip omuzlarını alçalttı.

"Harry," diye soluğunu verdi. "Tristan'la ne oldu öyle?"

Harry tam ağzını açacakken kapattı, muhtemelen bir balık gibi göründüğünün farkındaydı ama umursamadı. Dudaklarını birbirine bastırıp tezgâhın önüne geçti ve arkasına yaslandı. "Tristan'la ne olmuş?"

Nick bir nefes verdi. "Onu duvara kıstırışından bahsediyorum tabii ki. Bayağı sinirli görünüyordun?" Cümlesinin son kısmı sorgulayıcıydı, sanki Harry'nin vereceği 'ya, tabii' cevabından çok bir... itiraf bekliyormuş gibi.

How To Save A Life (Larry Stylinson)Where stories live. Discover now