⑤⑦

1.9K 156 122
                                    


Çok fena Namjoon fici yazasım var. Namjoon fici yazmamı ister misiniz? Hemen yazamam ama yinede şimdiden sormak istiyorum. Yeteri kadar istek gelirse düşünebilirim.

Keyifli okumalar
🍦




Jimin'le baş başa geçirdiğim büyülü iki günün ardından yeniden okula dönmüş olmak işkence gibi geliyordu. O iki günün anlamı benim için gerçekten büyüktü. Her ne kadar kendimde görmeye alışık olmadığım utangaçlığı üzerimden atmak benim için zor olsada, şu an bir tık daha iyiydim. Tabii o iki gün içerisinde aramızda geçen dakikalar arada bir aklıma geldikçe bu iyiliğimden pek bir eser kalmıyordu.

Ve yine aklıma gelmişti. Okulun koridorunda yürürken başımı hızla iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Tam o sırada ise telefonumun zil sesi koridorda yankılandı. Merakla telefonu kot pantolonumun cebimden alıp ekrana baktım. Arayan kişiyi görmek dudaklarımı dişleme sebep oldu.

"Alo."

"Nasılsın güzelim?"

Jimin'in yumuşak sesini duymamla birlikte istemsizce gözlerimi yumdum. Şu an okulda değildi ve daha dün birlikte olmamıza rağmen onu çok özlediğimi fark etmiştim.

"iyiyim. Aramanı bekliyordum. Bir gelişme var mı?"

Sorumun üzerine hattın diğer ucundan sıkıntılı bir nefes verdiğini işittim. Ayrıca korna seside duymuştum. Bu da trafikte olduğunun belirtisiydi.

"Okula geliyorum gelince yüz yüze konuşalım olur mu?"

Bu söylediği şey pek hoşuma gitmemişti çünkü aynı zamanda seside çok bitkin geliyordu. Jimin bu sabah son durumla alakalı bilgi almak için karakola gitmişti ama anlaşılan bizi mutlu edecek bir sonuç yoktu.

"Anlaşıldı. işimize yaracak bir şey yok."

Onunla karakola gelmek istemiştim ama her ne kadar fazlasıyla ısrarcı olsamda tek başına gideceğini söylemişti. Beni bunlardan uzak tutmaya çalışıyordu, moralimin bozulmasını istemiyordu ama olayın tam içinde olduğum için bu mümkün değildi.

"Canını sıkma. Gelince konuşacağız, seni seviyorum."

Her ne kadar moralim fazlasıyla düşmüş olsada dediği şeyin ardıdan görmeyeceğini bilsemde yüzüme bir tebessüm getirdim. "Bende seni seviyorum. Dikkatli sür." Jimin ufak bir mırıltının ardından aramayı sonlandırmıştı. Aramanın bittiğine dair sesi duyduğumda telefonu kulağımdan çekip yeniden cebime koydum ve cafeteryaya doğru yürümeye başladım.

Her ne kadar işimize yarayacak bir şeylerin çıkmadığından emin olsamda, yinede polisin tam olarak Jimin'e ne söylediğini çok merak ediyordum. Bir an önce okula gelmesini ve bana her şeyi detaylıca anlatmasını beklemem gerekiyordu.

Cafeteryaya geldiğimde bakışlarım etrafta gezindi. İçeride çok kişinin olmadığını fark ettim. Ardından cam kenarındaki masalardan birine gidip oturdum. Sanırım şu an için en mantıklı olan Jimin gelene kadar ders çalışmaktı. Buna karar verdikten sonra çantamdan kalem ve bugün gireceğim dersin kitabını çıkardım. Yazıları okumaya başladım ama kafam fazlasıyla dolu olduğu için hiçbir şey anlamıyordum.

Bir kaç saniye sonra bıkkın bir nefes verip kitabı geri kapattım ve tam o sırada bana seslenilmesi ile kaşlarım çattı. "Lena?"

Duyduğum tanıdık sesle birlikte başımı hızla sesin geldiği yöne çevirdim. Min Ho düz bir ifade ile yanıma geliyordu.

"Ne istiyorsun?"

Bakışları önce etrafta gezindi. Ardından hiçbir şey yokmuş gibi karşımdaki sandalyeye oturdu. Ona şaşkınlıkla bakarken kendimi toparlayıp oturduğum yerden kalktım.

 𝑶𝒕𝒉𝒆𝒓 𝑯𝒂𝒍𝒇 |𝑱𝒊𝒎𝒊𝒏✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin