77. Ölüm Makinesi

31.1K 1.6K 1.3K
                                    

Yorum sınırı aşılınca yeni bölümü atacağım. 1000 yorum sınır

Şafak'ın anlatımı :

Araçlar ardı ardına Vegas'ın dışına doğru yol alırken güneş de tepeye doğru yükselmekteydi. Sinirli, heyecanlı, korkmuş, üzgün... Duygularım birbirine karışmış haldeydi. Müge ne yapıyordu? Nereye gitmişti? Tüm bunları düşünürken aklımda en önemli soru vardı. Bebeği iyi miydi?

Ben, olayları sadece duyduğum halde Çakal'ı görünce donup kalmıştım. Müge'yse tüm olayları bizzat yaşamış kişiyken sakin olmasını kimse bekleyemezdi. Kaçıp gitmesi, eskiyi hatırlaması normaldi. Umarım en kısa zamanda onu bulur, Türkiye'ye giderdik çünkü daha fazla burada kalmasına izin veremezdim. Teyzemlere söz vermiştim onu koruyacağıma dair. Bu ailenin uslanmayacağı belliydi. Yeğenimi düzgün ortamda büyütmeliydi. Müge'nin dönüş vakti gelmişti tıpkı Ayda'nın döneceği gibi.

Araçtaki klima, çöl sıcağını soğutamazken gerginlikten iyice terlemiştim. Enseme yapışan saçlarımı bileğimdeki tokayla tepeden topuz yaptığımda Müge'ye benzediğimi fark ettim. Tek fark Müge'nin yerinde tüm olanları ben yaşamış olsaydım, Müge benim için orada Çakal'ı öldürmüş olurdu. Bense bir korkak gibi davranıp kuzenimi tüm bu olanların ardında yalnız bırakmıştım. Ben Müge değildim, kimse Müge olamazdı.

Ancak bu onu tamamen yalnız bıraktığım anlamına gelmezdi. Kimse bilmiyordu ama ben daima Müge'nin yanındaydım. Bedenen yanında olmasam da, sözlerimle onu kırmış olsam da aslında hiç bir şey göründüğü gibi değildi. Herkes Müge'ye karşı olduğunda ben de karşı olmak zorundaydım. Birilerinin kendini gizleyip onu koruması lazımdı. Birinin kendini feda etmesi lazımdı. Ben bir söz vermiştim kuzenimi ne pahasına olursa olsun koruyacağım diye. Öyle de yaptım. Kadınların yaptıkları yemekleri kimse görmeden Müge'den önce ben tattım. Dışarıdan sipariş edilen her şeyi kontrol ettim. Evdeki tüm düzene onlardan biriymiş gibi dahil oldum. Ben Müge'nin düşmanı gibi davranıp aslında en başından beri dostuydum. Onlar, aile nedir bilmiyor olabilirlerdi ama ben ailenin ne demek olduğunu iyi bilirdim. Aşık olduğum erkek için ailemden birini bırakacak değildim. Marcio, Müge'ye silah çekip öldürmeye yeltendiği için bendeki yerini kaybetmişti zaten. Sadece bunu başkasının bilmesine gerek yoktu.

Ayda da uzaktayken birileri Müge'nin yanında olmalıydı.

Uzun yolculuğumuz terk edilmiş sanayi ve depoların olduğu alana geldiğinde en öndeki araç yavaşlamış, diğerleri de yanında durup park etmişti. Araçtan herkes inip depoya doğru ilerlemeye başladığında yaka paça götürülen Çakal'ı gayet net görüyordum.

"Sen inmeyecek misin?"
Yanımda oturan şoför sorduğunda ters bir bakış attım. Bir kaç dakika daha dayansa ne olurdu sanki? Enzio'nun beni hemen görmesini istemiyordum. Yoksa içeri girmeme izin vermezdi.

"Beni güneş çarptı biraz uzanacağım."
Ben Müge değilim dediysemde hiç benzer noktamız olmayacak değildi ya! Ayak üstü kırk yalan bizim göbek adımızdı.

"Daha öğlen bile olmadı. Ayrıca arabayla geldin tüm yolu yürüyerek gelmiş gibi davranma. İn aşağı!"
Enzio'nun adamları da kendi kadar ayıydı.

Sinirle adama baktığımda sarı saçları ve masmavi gözleriyle bana hatırlamak istemediğim birini hatırlattı. Yüreğim sızladığında göz yaşlarım akmaya hazır haldeydi. Onu artık unutmam lazımdı, öyle de yapacaktım.

Marcio benim için bitti dediysem onu kalbimden söküp attım dememiştim. Aşkımı geçmişe gömüp yola devam etmeye çalışmıştım sadece. Bazı geceler yüzü gözlerimin önüne geliyor, gülümsüyor, tenimde gezinen ellerini, nefesini hissediyordum. Bazı geceler kalbim onun için sızlarken bazen de yaptıkları burnumu sızlatıyor, ağlatıyordu. Onu hem özlüyor, hem nefret ediyordum. Müge demişti. Aşk, tutku ve nefretin dansıdır diye, doğruymuş.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin