31. Adonis

101K 3.4K 2.7K
                                    

Medyada Adonis var. Kendisini çok merak eden İnternete bakabilir. 😉

Aslında bu bölümde resimleri atacaktım ama şimdi birilerinin kalkıpta sen bir milletin dini veya tarihi değerleriyle dalga geçiyorsun diyip moralimi bozmasını istemediğim için atmadım. Yoksa resimleri atıp hep beraber yorum yapalım diyecektim. Belki tutsak kitabı hakkında'ya atıp orada en komik hikayeyi kim uyduracak diye biraz eğlenebiliriz ne dersiniz?

Bugün bölüm atabilirim demiştim yazmaya da başlamıştım ama yetiştiremedim şimdi bitirdim. Kontrol etmeden atıyorum hatam varsa affola...

Keyifli okumalar...

Eczanede vurulduğum iğneden sonra içim bir nebze de olsa rahatlamıştı. Şimdi bir ay daha hamile kalma gibi bir sorunum olmayacaktı.

Her kadın anne olmak isterdi. Karnında hareket eden, gün gün büyüyen bir varlığı taşımak isterdi. Canından can verir, binbir türlü zorluk da çekse onun dünyaya gelmesini isterdi. Bir anne için bebeği, yoktan var olmuş mucizeydi.

Bugün ben kendi ellerimle mucizemi yok etmiştim. Ben de isterdim anne olmayı, göğsümde bebeğimi uyutmayı, omzuma koyup sırtını sıvazlamayı, acıktığı zaman karnını doyurmayı, ona rengarenk kıyafetler alıp giydirmeyi... Kızım olsa onunla evcilik oynamayı, oğlum olsa onunla maç yapmayı isterdim.

Ama hiç birinin olması imkansızdı. Böyle bir evlilikte çocuğun yeri yoktu. Bakamazdım. Daha Enzio'yu doğru düzgün tanımazken, ne işlerle uğraştığını bile bilmezken nasıl masum bir bebeği bu kirli dünyaya getirebilirdim? Bana hesap sormaz mıydı? Beni bu iğrenç dünyanıza neden getirdin demez miydi?

Ben kendi akıbetimi bilmezken onu nasıl peşimde sürükleyebilirdim? Kral olursa gitmeme izin vereceğini söylemişti. Eğer bir gün bu evlilikten çekip gitmek istersem evladımı nasıl bırakabilirdim? Asla bırakmazdım.

Ölürdüm ama yine de evladımdan ayrılmazdım. Ama onlar da evladımı bana vermezlerdi. Güçlülerdi, önemli insanları tanıyorlardı. Mal mülk desen vardı.

Bense çalışmıyordum. İşim yoktu. İki üniversite bitirmiştim. Öğretmendim ama atanmamıştım. Nasıl alacaktım evladımı? Daha kendine bakamıyor, çocuğa nasıl bakacak demezler miydi? Bu yüzden kendi ayaklarımın üzerinde durup mümkün olduğunca çocuk yapmamak için bu iğnelere muhtaçtım.

Leo ve Ayda'yı iyice tembihleyip tekrar yola koyulduğumuzda kimseye söylemelerini istemiyordum. Bugün evlilik diye ısrar edenlerin yarın torun diye ısrar edeceklerinden adım gibi emindim.

Yol boyunca olan biteni Ayda'ya anlatmıştım. Şimdi kafa kafaya vermiş ne yapacağımızı düşünüyorduk. Ne gözümüzün önünden akıp giden trafiği ne de  hayranı olduğumuz İtalya mimarisini görüyorduk. Dalıp giden gözlerimiz, aklımızdan geçenleri izliyordu.

"Hani filmlerde görüyoruz ya hapse düşen adamları, çorabın içine koydukları sabunla dövüyorlardı. Biz de öyle mi yapsak?"

Bu ortaya attığımız sanırım otuzuncu ikinci fikirdi.

"Olmaz kanki, daha havalı bir şey bul. Kraliçe olacaksın sonuçta öyle bir şey yap ki herkes seni konuşsun. Bak kayınvalidene manyak karı evdeki hizmetçilerin dilini kesmiş. Kim bilir ne bahane buldu da eziyet etti zavallıcıklara."

Doğru. Eski kraliçe dil kesiyorsa benim daha beterini yapmamı beklerdi insanlar değil mi?

İşkence ve zulümde yarışır olmuştuk. Ne kadar iğrenç! İnsanlığımız ölmüş müydü yoksa?

" Aman hatırlatma tüylerim diken diken oluyor. "

Kan görmeye dayanamıyordum. O gece Enzio'nun yaralarını zor temizlemiştim. Kansız bir şey olmalıydı. Bir insana işkence edecek birisi değildim. Yapamazdım. Ailem bana daima şefkati merhameti öğretmişken düşmanım bile olsa canice ve canavarca hislerle kimseye işkence yapamazdım.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin