75. Ortak

32.4K 1.7K 1.3K
                                    

Bu bölümü drms_ecenur ve Bunnycheryy ithaf ediyorum

Keyifli okumalar

Yüzüme vuran alev alev çöl ateşi, tenimi alaz alaz kavurmaktaydı. Bedenim sanki sıcak güneşin altında değil buz dağlarının altında kalmış gibiydi. Kulaklarımda uğultu, çınlama, zihnimi ele geçirmek isteyen düşünceler... Kabuslar... Yılanlar...

Boğazıma dolanan yılanlar, nefesimi kesen pullu soğuk derileri... Tir tir titreyen ellerim boğazıma geçmişken tırnaklarım derimi yırtmak üzereydi.

Nefes alamıyordum.

Kalbim sıkışıyor, bedenim zangır zangır titriyordu.

Bitmişti, bitmiştim. Bizi bitirmişlerdi.

Belki de hiç başlayamamıştık ki!

Hayatımı çalmış, nefesimi kesmiş, bedenimi ele geçirmişlerdi. Bir canın elinden özgürlüğünü almış, tutsak etmiş, bedenine paha biçmişlerdi.

Hayatımı yok edenin hayatını kurtarmışlardı.

Avukatım Timur'un söylediği İtalyan avukatlar... Hakimin çıkardığı af... Karartılan deliller... Her şey apaçık meydandaydı. Ben kördüm.

Bir şeylerin yanlış ve yalan olduğunu en başında anlamalıydım. Herkes nerede diye sorduğumuzda Yeliz'in 'Arnaldo Lux' e gitti. Şafak ve Ayda Riccardo'nun odasında' dedikten sonra herkesin mutfağa gelmesinden anlamalıydım. Ne Arnaldo Lux'e gitmiş ne de Şafak ve Ayda Riccardo'nun odasındaydı.

Ayda'nın çığlığı aslında benim atmam gereken çığlıktı. Yapamadım. Gördüğüm görüntü donup kalmama neden olmuşken bastonun çıkardığı ses kulaklarımda yankılanmaya devam ediyordu.

Tak tak tak

Şuan hep beraber Luca, Xiang, Adla ve yanlarındaki adama bakıyorduk. Elindeki bastonu tüm gücüyle masaya vurup 'tak' sesi çıkartan adama. Dikkatleri üzerine çeken, kabuslarıma giren adama, Çakal'a.

Zaman durmuş, hayatın akışı sona ermiş gibiydi. Kulaklarımda derin sessizlik, gözlerimin önünde soğuk rutubet kokan bodrum... Kaçırılışım, kaçışım ve yakalanışımız. Pis gülüşü, iğrenç bakışları... İki yıl boyunca hiç değişmemiş hala aynı aç, soğuk bakışlarını bir yılanın sakinliğiyle üzerimize dikmişti.

Dilim damağım kurumuş, bedenim sanki buz tutmuş gibi zangır zangır titremeye başladığında, üşümeye başladım. Gözlerim kararmaya başladığında bebeğim için bayılmamam lazımdı. Nefes almam lazımdı. Hayatta kalmam lazımdı. Kaçmam lazımdı. Hemen buradan kaçmalıydım. Dönemezdim. Geri dönmemeliydim. Adımlarım geri geri giderken kollarım sımsıkı karnımı sarmıştı bebeğimi koruma iç güdüsüyle.

Koluma değen soğuk bir el beni durdurmak istediğinde çığlık atarak kolumu savurdum. Tutsak edemezlerdi, bir daha olmazdı, olmamalıydı. Belime dolanan bir kol beni büyük bir bedene bastırdığında çığlık çığlığa göğsünü yumrukladım. Gözlerim dolmuş, artık net göremez olmuştum. Ne etrafımdaki kişileri ne de sesleri duyuyordum. Kulaklarımda yankılanan Ayda'nın bodrumda attığı çığlıklardı. Sedef'in 'vur Gökan' diyişiydi. Beyaz tende şaklayan kırbacın bıraktığı kıpkırmızı izdi. Bedenimde gezinen kirli ellerdi ve ben, o ellerden kurtulmalıydım.

Tüm gücümü verip tekmeler savurmaya başladığımda bedenimi saran güçlü kollar önce bırakmak istemesede sonradan bıraktı. Beni esir eden ellerden kurtulur kurtulmaz Ayda'nın elini tutup koşmak istedim. Tıpkı orman yolunda el ele koştuğumuz gibi. O zaman kendi canımız için kaçarken şimdi evlatlarımız için kaçacaktık.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now