29. İçimdeki Çocuk

122K 3.9K 3.9K
                                    

Bu bölümü @00_POLYANA_00 ve @delibirhatunxax e ithaf ediyorum.

Madem 1,500 yorum yapabiliyorsunuz neden her zaman yapmıyorsunuz aşk olsun 🥺

Keyifli okumalar...

Kahkahalarım bu cennet gibi koyu çınlatırken, arkamdan gelen kulaç sesleri kalbimin ağzımda atmasına neden oluyordu. Kaçmam lazımdı. Kıyıya kadar yüzmem lazımdı. Ama kahkaha atmaktan yüzemiyordum.

Gülüyor olabilirdim, ama az önce hayatımın son şakasını yapmıştım sanırım. Kıyıya sağ salim ulaşmam imkansız gibiydi.

Ayaklarım yere değmiyor, gülüp kahkaha atmaktan ağzımı kapatamıyordum. Denizin tuzlu suyu ağzıma doldukça öksürüyor ve sanırım boğuluyordum. Hem de kahkaha atarak!

İyi insanmış, gülerek öldü dedikleri bu olsa gerek...

Ensemde hissettiğim büyük bir el beni havaya kaldırdığında korkuyla çığlık attım yakalanmıştım.

"Madem yüzme bilmiyorsun ne diye atlıyorsun?"

Söylediği bir ton küfürle beni kıyıya çıkardığında, beni bacaklarına yatırmış, kürek gibi elleriyle sırtıma vurup duruyordu.

"Yeter, ciğerimi söktün yeter. Su yutmadım ki ben, yüzme de biliyorum. Gülmekten ağzımı kapatamadım sadece!"

Beni karşısına oturttuğunda elleri yumruk olmuş, sinirli bakan gözlerinin hapsindeydim.

"Bok vardı anıra anıra gülecek. O ağzını  kapattığım günlere dönmek istiyorsun sanırım sen?"

Tövbe! Başımı hızla iki yana salladım.

Düşünmesi bile midemi bulandırmaya yetmişti. Zaten ağzım deniz tuzu olmuştu. Burnum bile sızlıyordu. Burnuma nasıl kaçmıştı su, onu da anlamamıştım ya neyse...

" Canım, sen bana ne bakıyorsun? Ben duygusal an bozulsun diye yapmıştım. Hem fena mı oldu beraber yüzmüş olduk. Gel denize girelim."

Bardağa dolu kısmından bakmak en iyisiydi.

Elimden tutup ayağa kalkacak sandığımda beni üstüne çekmesini beklemiyordum. Üstüne boylu boyunca uzandığımda filmlerdeki gibi dudak dudağa olmamız gerekmez miydi? Neden peki karnına bakıyordum?

Boy farkına nalet olsun...

Kendimi tutamayıp gülmeye başladığımda o da başını kaldırıp bana bakarak gülmeye başladı. Yanağındaki gamzeyi uzun zaman sonra tekrar görüyordum. İçten gülüyordu. Ona gülmek çok yakışıyordu.

İlk defa bize yüklenmiş sorumluluklardan uzak, başbaşa vakit geçiriyorduk. İlk defa kendimiz gibiydik.

"Gel buraya."

Koltuk altımdan tutup beni yukarıya çekti. İtalya'nın ünlü beyaz plaj kumlarının üstüne uzanmıştık. O, kumların üstünde... Ben, onun üstünde...

Ellerimi göğsüne koyup başımı havaya kaldırdığımda mavi gözlerine dalıp gitmemek imkansızdı. Dudaklarımı dudaklarına değdirip küçük bir öpücük verdiğimde kaçıp gitmeyi düşünürken, başımı tutan elleri buna engel olmuştu. Aniden döndüğünde şimdi ben kumlara, o benim üzerime uzanmıştı. Nefes nefese ayrıldığımızda, gözlerinde oluşan karanlığın neyin habercisi olduğunu biliyordum.

Elimi göğsüne vurup onun tekrar yere yatmasını istedim. Tıpkı kumlarda yuvarlanan iki ayı gibiydik... Heyecanlı, romantik ve vahşi...

Çoğunlukla vahşi...

İçimde patlamak isteyen bir enerji vardı. Dolu dolu coşkuluydum. Mis gibi deniz kokusu, kıyıya vuran dalgaların sesi, sıcacık güneş ve muhteşem manzara varken sakin olmam imkansızdı. Deniz kenarına gidip de denizden çıkmayanlardandım. Akşama kadar kıyıda yatıp güneşte beynimi kaynatmamın anlamı yoktu sonuçta.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin