Hareket edemiyordum. Ne gitme diyebiliyor ne de beni bekle diyebiliyordum. Ona uzun zamandır haksızlık ettiğimi biliyor, vicdan azabının altında kıvranıyordum. Bizi, geceleri koyun koyuna uyurken ne hale getirmişlerdi. Ben onu korumak için buraya gelmişken, aşkın kör ettiği gözlerim yüzünden onu yalnızlığa mahkum etmiştim. Hatalıydım ve deli gibi pişmandım. Şimdi peşinden gitmek isteyenleri durdurarak ona yardımcı olacaktım.

"Enzio! Söyle adamlarına Müge'nin gitmesi için izin versinler. O hamile, peşine düşerek onun panikleyip daha kötü hale gelmesine neden olabilirsin."
Evladı için kıvranan Enzio ne demek istediğimi gayet iyi anlamıştı. Garajdan Marcio'nun aracıyla çıkan kadına korumalar son anda bahçe kapısını açıp çıkıp gitmesine izin vermişlerdi. Müge, yaşadıklarını atlatmak için, geçmişinden kaçmak için gitmişti. Ayda'ysa oğlunu bırakamadığı için peşinden gidememişti ancak sessiz kalmaya da niyeti yok gibi görünüyordu.

"Arnaldo, uçağı ayarla. Türkiye'ye dönüyorum."
Sessiz, sakin, ailede en aklı başında insan olarak tanıdığım Arnaldo'nun yüzü renkten renge girerken aile kavgasının çıkacağı belliydi.
"Hiç bir yere gitmenize izin vermem. Eğer illa gideceğim diyorsan Riccardo'yu bırakıp gidebilirsin."

Bir anneyi evladıyla tehdit ederek yanında tutmak kadar aşağılık bir durum var mıydı? Kadının elinden özgürlüğünü, düşüncelerini, duygularını alıp hapsetmek ne kadar doğruydu. Bir şeylere mecbur bırakmak, zamanla mecbur bırakıldığı şeye karşı nefret uyandırmaz mıydı? Yanlış yapıyordu ve bu yanlışını göremeyecek kadar gözü kördü.

"Benim hayatımı karartan insanlarla aynı ortamda bulunmayacağım. Oğlumu da burada bırakmam. Ben Türkiye'ye döneceğim."
Ayda kararlıydı ama onun kadar Arnaldo'da kararlıydı. Elini kaldırıp Ayda'nın yüzüne tokat attığında ağzımdan çıkan çığlığa engel olamadım. Yüzü yana savrulan kızın hassas beyaz teninde büyük bir el izi çıkmıştı bile. Gözleri dolu dolu baktığında içinde kopan fırtınaları yalnız Allah bilirdi.
"Odaya çık ve sakın dışarı çıkma Ayda. Cezalısın."

Gözlerinden aşağı damlalar akan kızın yalnızca göz yaşı akıtmadığı belliydi. Kabullenme yatıyordu derin duyguların altında. Hayal kırıklığıyla bir adım geri gittiğinde evladına sımsıkı sarılıp ondan güç almaya çalıştığı aşikardı. Arkasını dönüp ağlayarak içeri girdiğinde ellerim yumruk oldu. Sinirden kıpkırmızı kesldiğime emindim. Başımı çevirip etrafıma baktığımda herkesin onaylayan gözlerle Arnaldo'ya bakıyor oluşu midemin bulanmasına neden oluyordu.

"Sen de mi Enzio? Sen de mi susacaksın bu duruma?"
Enzio mavi gözlerini bahçe kapısına dikmiş boş boş bakıyordu. Ellerinin zangır zangır titrediğini görebiliyor, dizleri heran bükülüp yere düşecekmiş gibi görünüyordu. Sessizdi. Gözünden aşağı akan yaşlar kadar sessizdi. Dudaklarını ısırmış, belki de bir hıçkırığın kopup gitmesine engel olmak için çabalıyordu. Sözlerimi duymadığı için elimi koluna koydum. Dönüp bakmadı bile.

"Enzio, bir şey yapmayacak mısın?"
Sözlerimi nihayet duymuş olacak ki dönüp baktı ama bana değil, elindeki bastonu yere vuran adama baktı.

Tak tak tak...

Sabahın erken saatlerinden beri dur durak bilmeden çıkan sese baktı.

Tak tak tak...

Gözlerinin mavisi koyulaşmaya, ardında saklanan canavar ortaya çıkmaya başladığında hiç iyi şeyler olmayacağı bir kenarı yukarı kıvrılan dudağından belliydi. Pis bir gülüş dudaklarına yerleşmiş, siyaha dönen mavi gözleri ürkütücü bir şekilde hepimizi süzmüştü.

"Ayda'yla Riccardo'yu Türkiye'ye gönderin. Ailesinin yanına dönsün."
Enzio'nun böyle bir şey söylemesini beklemezken çok mutlu olmuştum. Ayda her ne kadar Arnaldo'yu sevdiğini söylese de hastalıklı bir ilişki doğru değildi.

"Onlar benim ailem sen karışamazsın Enzio."
Arnaldo hışımla Enzio'nun yakasına yapıştığında çok yanlış bir harekette bulunduğunu anlamamak imkansızdı.
"Babama mı benzemeye başladın? Karını dövüp sonra da aldatacak mısın? Bak etrafına. Örnek aldığın babamın bizi ne hale getirdiğine bak. Aklını başına toplandığında gidip alırsın karını ve oğlunu."
Arnaldo'nun ellerini yakasından çekip fırlattı. Bir iki adım geriye sendeleyen adamın gözlerinde öfke kıvılcımları tükenmiş değildi. Yanlış şeyler yapacağı belliydi ama ne zaman?

" Dayımı depoya kaldırın. "
Adamlar Çakal'ın koluna girip zorla götürmeye başladığında Luca ve Yeliz engel olmak için hazırdı bile.

"Dayını hiç bir yere götüremezsin. Neler yapacaksın oğlum? Bir kadın uğruna yaptığın şeye bak. Dayında o kadınlardan daha çok var istersen bir başkasını alırsın yanına."
Yeliz'in önerileri kanı beynime çıkartığında saçlarını elime dolamamak için kendimi zor tuttum. Mary ve diğer kadınlarsa bu durumdan hoşnut halde izliyorlardı. Ne de olsa aile dağılıyor, onlara gün doğuyordu.

" Enzio, seni sik kafalı or.spu kendine gel! Seni tekrar ağaca bağlamamı istemezsin değil mi?"
Luca da tehdidini savurduğunda Enzio'nun susmaya bu sefer niyeti yoktu.

"Canınız cehenneme!"
Enzio arkasını dönüp camları siyah film kaplı büyük araca bindiğinde bu sefer geride kalmaya niyetim yoktu. Son anda arkadan ilerleyecek olan korumaların aracına koştum. Aracın ön kapısını açıp yolcu koltuğuna kendimi attım.

"Hey, sen de kimsin? İn aşağı!"
Şoförün söylediğini umursamadım. Belindeki silahı alıp ona doğrulttum.
"Ben Şafak, Müge'nin kuzeniyim. Şimdi öndeki arabayı takip et."
Arka koltuktaki korumalar da silahına davrandığında gözümü karartıp silahın emniyetini açtım.
"Müge nişan almayı bilmez. İstediği yeri vuramaz ama ben vururum. Eğer beni vurursanız, Müge sizi kevgire çevirir. Şimdi ya öndeki aracı takip edersiniz ya da Müge'den önce ben sizi kevgire çeviririm."

Araba çalışıp öndeki arabayı takip etmeye başladığında doğru tercih yapmalarına sevindim. Depo dedikleri o meşhur yere gidecek olmanın heyecanıyla dolmuşken aynı zamanda şahit olacaklarıma korkuyordumda. Enzio normal değildi. Gözlerinde deli deli parıltılar oynaşıp, sivri dişli canavarlar göz kırparken hiç iyi şeyler olmayacaktı.

⛓️⛓️⛓️

Bölüm hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Şafak'ın anlatımı nasıl olmuş?

Sizce Enzio neler yapacak?

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Onde histórias criam vida. Descubra agora