Gelmedi. Elimi bıraktırıp başını iki yana salladı. Ellerini havaya kaldırıp bana bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum. Kaçmayacaktı ama benim kaçmam lazımdı. İkinci kez düşünmedim.

Koştum. Hızla koştum. Yedi aylık hamile bir kadının yapmaması gerekeni yaptım. Her işi yavaşça yapmam gerekirken, düşük tehlikesi olduğunu bilmeme rağmen koştum. Evladımı kurtarmak için ona zarar verebilecek olduğumu düşünemedim. Tek düşündüğüm kaçmaktı. O bodruma dönmemek için yalnızca kaçmak. Bebeğimin de aynı şeyleri yaşamaması için kaçmak. Kendim için değil, evladımın geleceği için kaçmak.

Ne çevremdeki insanlar ne de yakıcı çöl güneşi bana engel olabilirdi. Bir anne, evladının tehlikede olduğunu anlarsa tüm dünyaya meydan okurdu. Ben de öyle yapmıştım. Garaja girdiğimde elime geçen anahtarı alıp arabaya koştum. Marcio'nun arabası. Siyah arabaya binip garajdan çıktığımda aklımdaki tek şey tarihin tekerrür etmemesi için dua etmekti.

Karnıma keskin bir bıçak girmiş gibi bir ağrı girdiğinde nefesim kesildi. Bacaklarım titriyor, göğüs kafesimde inanılmaz bir acı vardı. Karnım geriliyordu. Bebeğim gerginliği ve benim korkumu hissetmiş olacak ki az önce hiç kıpırdamazken şimdi huzursuz olup yerinden çıkmak için acele ediyordu. Derin derin nefes alıp verdiğimde bir elimi karnıma koyup sakinleşmeye çalıştım. Fakat bahçe kapısının önünde durup geçmeme izin vermeyen korumalar bana Şile'deki evden kaçışımı hatırlattı. Yolda duran arabaların ve korumaların arasından geçip gitmiştim. Şimdi de aynısını yapmalıydım. Hızımı arttırıp gaza bastığımda yüzlerinde oluşan endişeyi görüyor fakat konuşmalarını anlamıyor sadece anlamsız bağırışlar duyuyordum.

Durmayacaktım, durmadım da. Onlar da anlamış olacak ki kapıyı son anda açtılar. Küçücük alandan hızla geçip yola çıktığımda iki yandan gelen gümbürtü, aynaların koptuğunu gösteriyordu. Araçta ikaz lambaları yandığında da durmadım. Ana yoldan otoyola çıktığımda arkamda beni takip eden siyah araçların selektör etmesini umursamadım. Yan aynalar olmadığı için onları dikiz aynasından görüyor, araya mesafe koymak için tehlikeli manevralar yapmak zorunda kalıyordum. Aracın hızı arttıkça kalp atışlarım hızlandırıyor bu da bebeğimin rahatsız olmasına neden oluyordu.

Geriliyordum. Hızımı arttırdıkça kalbim sıkışıyor, hızlı hızlı alıp verdiğim nefeslerim sıcak havayla yüzüme çarpıyordu. Kasıklarımda hissettiğim ikinci kasılma, aklımı alacak kadar uzun ve acılıydı. Çığlık attığımda acıdan bacağım kasıldı, pedalde basılı kalan ayağım aracın hızını daha da arttırdı. Bir elimi karnıma koyup okşadığımda içimden dua ediyordum, arkamdaki araçları atlatmak için.

Karnımdaki kasılma geçtiğinde ayağımı gazdan çekebilmiş, son anda bir kamyonun sağından geçmek zorunda kalıp yoldan dışarı savrulmaktan kurtulmuştum. Arkamdan gelen araçları atlatmış, izimi de kaybettirmiştim. Otoyoldan çıkıp yol üzerinde gördüğüm karavan kamp alanına ilerlediğimde yoldan gözükmeyecek bir kenara çekip durdum. Beni bulmaları yakındı, aracın GPS sisteminden bulurlardı. Bu yüzden aracın torpido gözünden Marcio'nun sakladığı tabancayı aldım. İgnazio'nun saldırısından sonra tüm araçlara silah ve gerekli bir kaç malzeme konmuştu. Marcio'nun aracındaysa şansıma bir tomar para da vardı. Hepsini alıp karnımın altına, eteğin bel kısmına sıkıştırdım. Karnım kocaman olduğu için sakladığım parayı ve silahı kimse fark etmeyecekti.

Araçtan çıkıp uzaklaştım. Kampın girişi yerine çıkışına ilerledim. Onları şaşırtmalıydım. Beni bulamayacakları bir yere kaçmalıydım. Kaçmalıydım çünkü güveneceğim kimsem kalmamıştı artık. Ayağımdaki terlikler topraktan toz kaldırırken ağaçların arasından ilerledim. Kampçıların meraklı bakışları altında ilerlerken beni gören herkes aleyhime şahitti.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin