Diğer odalardan biri yatak odasıydı. Yaylı demir karyolanın üzerine pamuk döşek atılmıştı. Pamuk yorgan ve yastık derli toplu duruyor, odada beyaz sabun kokusu ve naftalin hissediliyordu.

Mutfak da küçüktü. Şömineye benzer ocaklığı sönmüş, üç ayağın üzerine koyulmuş küçük tavada eriyip donmuş tereyağı vardı. Evet, Enzio'nun yaşadığı evde tüplü veya doğalgazlı ocak yoktu. Yemeklerini üst üste konmuş, kara tencerelerde yapıyor olmalıydı.

"Leo beni aradığında kahvaltı yapacaktım. Senin çıldırmış gibi ateş açtığını söyleyince bırakıp çıktım. Hemen seni arayıp da sesinin kötü geldiğini duyunca ben de çıldırdım. Kötü bir şey oldu sandım."

Sönmek üzere olan küllere üfleyip bir iki odun attı. Yanmayınca eline çıra alıp tekrar tutuşturdu. İlk önce hafif bir is kokusu ve duman çıksa da tutuşan odunlarla birlikte tavadaki yağ da erimeye başladı. İçine dört köy yumurtası kıran adamdan gözlerimi alamıyordum. Bir yandan yumurtaya rendelenmiş kaşar atıyor, bir yandan da demire asılı çaydanlığa bitki çayı atıp çayı yapıyordu.

"Acıkmışsındır. Kahvaltı yapalım sonra aileni ziyarete gideriz ne dersin?"

Bunları yapan da söyleyen de benim ayım olamaz.
Rüyada mıyım yoksa? Evet kesin rüya bu. Of çok da güzel ama hiç bitmese mi? En iyisi kolumu göğsümde bağlayayım da bir yere çarpıp acıyla uyanmayayım. Konuşmak mı? Asla!

" Bebeğim, domatesleri doğrar mısın? "

Doğrar mısın? Mısın? Enzio rica mı ediyor? Kesin yorganı Şafak aldı bir yerim açıkta kaldı.

Eski ahşap çekmeceden meyve bıçağı alıp yıkanmış domatesleri çinko tabağa doğramaya başladım. Enzio da kahvaltılıkları tel dolaptan çıkartıp siniye diziyordu. Evet, tel dolap. Buzdolabı bile yoktu. Masa mı? Sini demiştim değil mi? Umarım çekmecelerde metal kaşık vardır. Tahta kaşıkla nasıl yemek yerim bilemiyorum.

En sonunda merakım yenik düşüp bu garip rüyadan uyanma pahasına konuştum.
"Enzio, burada neden kaldın?"

Kendisine yeni bir ev yapacak parası varken neden köyün biraz dışında bu eski yıkılmak üzere olan evde kalıyordu? Madem kaldı neden içini yenilemedi? İnsan bir ocak alırdı. Buz gibi suda bulaşık yıkamayı düşünemiyorum bile. Tabi su çeşmede donmadıysa!

"Düşmanlardan uzaklaşmak ve dikkat çekmemek için. Gerçi kapının önündeki son model araç dikkat çekiyor ama soran olursa köy hayatını merak eden birisi olduğumu söylüyorum. İlk başlarda gelen giden çok oldu, kendi halimde olduğumu görünce varlığıma alıştılar. Ev satın alsam veya içini yenilesem daha fazla dikkat çekerdim. Hem köy hayatını merak eden birisi lüks içinde yaşamaz değil mi?"

Bana göz kırpıp tel dolaptan ekşi mayalı köy ekmeğini çıkarıp dilimlemeye başladı. Türkçesi o kadar akıcıydı ki, uzun zamandır burada olduğunu kanıtlıyordu. Bense dilimi yutmuş gibi ona hiç yanıt vermeden işimi bitirip siniye tabağı koymuştum.

"Günışığı, dolapta sofra bezi ve kasnak var onları içeriye götürür müsün?"
Ben kesin çarpıldım. Üç kere cin dedim sabahına uyanamadım. Evet kesin hala uyuyorum ben. Cinler üstüme işedi kesin. Kırk bir kere tövbe estağfurullah desem düzelir miyim acaba?

Dediğini yapıp oturma odasına gidip yere bezi serdim. Kasnağı da koyduğumda Enzio siniyi getirip üzerine koymuştu. Bitki çaylarını küçük cam bardaklara koyduğunda, sinide metal çatal görmek beni gülümsetmişti. Bir dilim ekmek alıp üzerine kaymak ve bal sürdüğünde, dudaklarıma uzatmasını beklemiyordum. O kadar doğal ve içtendi ki, onun bu hali gözlerimi yaşartıyordu.

TUTSAK +18 (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now