on

1.4K 203 613
                                    









elijah'ın on bir sene öncesinde ron'dan geriye kalan en önemli hatırası ron'un, uyandığı vakit odadaki herkesi de uyandırmasıydı ve onun odasında yattığı son üç gündür bunu haylice anımsamıştı.

"ne olur," dediği uykulu bir sesle yüzünü yastığa gömerek. "...daha saat dört..." boğuk sesi yalvarır gibi çıkıyordu.

"dört mü?" dedi ron gülerek. "şafak sayımına bir saat var."

kolunu yastığın altından çıkarıp avuç içini ron'a gösterirken yüzü hâlâ beyaz kumaşa gömülüydü. uykuyla uyanıklık arası "beş dakika." derken sesi fısıltı gibiydi.

ron, uyuşuk adımlarla elijah'ın yatağının yanına gidip havaya kaldırdığı elini tuttu ve "hadi, elijah." dedi. aynı duru ses tonuyla "daha kahvaltı yapacaksın." derken onun elini sıkmıştı.

elini serbest bırakan elijah, parmakları onun parmakları arasındayken inatla uyumaya çalışmıştı fakat ron onu bırakmak yerine bir bacağını ranzanın merdivenine yasladı. "omlet sevmiyor musun?"

elijah, ron'un görmeyeceğini bilse de güldü. "artık," dedi yatağa iyice gömülüp. "...somun ekmek yemiyor muyuz?" elijah, evden ayrıldığından beri güzel bir kahvaltı yapmamıştı.

tıpkı onun gibi elini serbest bırakan ron hâlâ onun parmaklarını sarıyordu. "gece kaçta uyudun sen?" derken yanağını ranza merdivenine yaslamış ve basamaklardan birine dirseğini koymuştu.

ona cevap vermek yerine boş eliyle yorganı başına kadar çeken elijah, onu dinlemiyordu. uykusu vardı ve uyumak istiyordu. özellikle de macellan'ın olmadığı o gün ranzanın altını zor kapmıştı ve bunun biraz daha keyfini çıkarmak istiyordu.

ron, eski komutanın odasında uyuyordu fakat eski komutanın odası gereğinden küçük olduğundan oraya uyumak dışında gitmek doğru değildi. o yüzden, karargâh içindeki boş vaktinde orada değil, burada duruyordu.

askeriye fazlasıyla boşaldığı ve toplamda elli kişiden daha az kaldıkları için de ron, vaktinin büyük çoğunluğunu burada geçiriyordu. askeriyedeki bu azınlığın sebebi ise güney polonya işgal hattında cephenin kapanmış olmasıydı. yaklaşık son bir aydır vaktini boş antrenmanlarla geçiren destek ekibi burada hiçbir şey yapmadan dinleniyorlardı ve bu her geçen gün sıkıcılaşıyordu.

"elijah," dedi elinden onu çekmeye çalışıp. "...kalk artık." sesi mızmızlanır gibiydi. elijah bir an, onun yalnızca sıkıldığını için kendini kaldırdığını düşündü.

"sen de uyu." elini onun elinden ayırmadan kendine çekti ron'un yaptığı gibi.

ron, eliyle dudaklarını kapatıp sessizce esnerken "hayır," dedi. "...o yüzden sen de uyanmak zorundasın."

elijah başını hafifçe kaldırıp ron'a baktığında yüzünün yarısı hâlâ yastığa dönüktü. "gelsene."

sorar gibi başını iki yana sallayan ron dalgın bir yüzle "nereye?" diye sordu.

yatağa yaslı omuzunu kaldırıp dirseğiyle yüzünü kapatırken tıpkı onun gibi esnemişti. berrak bir sesle "uyu sen de." derken kısık gözlerle onu izliyordu.

elinin arasındaki parmaklarla oynarken "uykumu getirmeyi kes." dediğinde yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. elijah, bu ifadenin kendisine iyi hissettirmesine engel olamamıştı.

"senin de uykun var işte." dedi gözlerini kapatırken. "ışığı kapat da uyuyalım."

elini sıkıca sarıp ranzanın üzerinden yüzünü ona yaklaştıran ron "omlet yaptım." diye onu ikna etmeye çalıştığında elijah istemsizce gülmüştü.

kangrenWhere stories live. Discover now