yedi

1.5K 225 721
                                    





yedinci mangadan sağ çıkan kimse olmamıştı.

kazanılan zafer, büyük salonda koca bir ziyafetle kutlanırken karargâhın boş bir odasında elijah öylece karşıya bakıyordu. odanın köşesinde jean'in küçük bir çocuk gibi hiç durmaksızın inleyerek ağlaması, elijah için tarif edilemeyecek kadar travmatik bir andı.

karargâha geldiği günden beri ilk kez yakını olan birini kaybetmişti elijah. karl'ın cansız bedeni savaş mahallinden çıkarıldığında, buna inanmakta öylesine güçlük çekmişti ki cephenin verdiği korkunç etki bile onun kanlı suratını geçememişti.

gözünün önüne sürekli olarak karl'la yaşadığı anılar geliyordu. o kadar yakını olmamasına rağmen yalnızca ilk gün jean'le bölüştüğü elmayı hatırlamak bile elijah'ın aklını yitirmesine sebep oluyordu. bu, gerçekten de doğruydu. elijah burada olduğu her geçen gün kendinden bir şeyleri kaybediyordu.

atış talimlerinde karl'la diğerlerini beklerkenki saati anımsadı. kendi beceriksizliğiyle dalga geçiyordu. elijah, avuç içini alnına yaslayıp gözlerini kapattı. karl, öleceğini biliyordu.

hitler rejimini hiçbir zaman desteklememişti. insan ölümlerine karşı bakış açısı elijah'a benziyordu. jean, cepheye giderken karl hakkında o kimseyi öldüremez demesini anımsadı. jean, zaten karl'ın öleceğini biliyorsa neden karl'ın cesedini gördüğü andan beri bağırarak ağlıyordu?

asıl korkunç olan kısım, kaybettikleri tüm canlara rağmen büyük salonda koca bir ziyafetin çekilmesiydi. insanlar ölmüştü. elijah, düşman diye ateş açılan cephenin de karl gibi askerlerle dolu olduğunu biliyordu. aslında, hiçbir savaş kazanılmazdı; kazanan sadece ülkeler olurdu ve elijah burada ülkeyi değil, insanlığı görüyordu.

jean'in ağlaması macellan gelene kadar kesilmedi. bir an bile ağlamaktan yorulmayan jean, elijah'ı her geçen saniye daha kötü yapıyordu. macellan'la beraber içeri giren ron ise odada önce elijah'ı aramıştı.

gözleri elijah'ı bulduğunda hiç beklemeden onun yanına gitti ve ateşini ölçtü. cephede salgın hastalık riski olduğu için burnundan aşağı beyaz bir bez bağlamıştı. elijah'ın ateşini kontrol edip herhangi bir belirti gösterip göstermediğini ayırt ettikten sonra rahatlıkla gözlerini kapattı. beyaz bezi boynuna indirip yere çökerken o kadar yorgundu ki elijah, bunu ona bakmadan bile anlayabilmişti.

elijah, boş odaya başında kirli şapkasıyla bir kadının girdiğini gördü. kadın, sinirle bir şeyler konuşup macellan'ın yanına gittiğinde aceleyle macellan'ı, elijah'ın algılayamadığı bir konuda izah etti ve macellan'ın eline bir şırınga tutuşturdu. macellan, kadının ona verdiği sakinleştiriciyi iki parmağının arasında tuttu ve iğneyi jean'in koluna bastırdı. kadın koşar gibi adımlarla odadan ayrıldığında elijah hâlâ karşıya bakıyordu.

ron'un yanından gittiğini ancak jean'in ağlaması durunca algıladı. artık jean de öylece karşıya bakıyor, zihnini diri tutmak için gözlerini kapatmamaya özen gösteriyordu. macellan ise tahta sandalyeye oturup yorgunlukla masaya verdiği başını kaldırmadan uyumaya çalışıyordu. odada üç kişilerdi ve içerideki kasvete, kapının ardından duyulan neşeli bağırışlar eşlik ediyordu. yedinci mangadan sağ çıkan olmamıştı, büyük salonda ziyafet vardı.

karl'ın ölü bedeni tanınması için ambara koyulduğundan beri elijah hiç konuşmamıştı. artık kendini ne iyi ne de kötü hissediyordu; gözlerinde hiçbir duygu yoktu.

kangrenWhere stories live. Discover now