XXVII

820 97 64
                                    

⌀

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Watanabe Haruto'nun ağzından,

Saat akşam ona doğru geliyordu. Buraya geldiğimizde en fazla beşti.

Boşta kalan kolumla gözlerimi ovuşturduktan sonra kafamı duvara yasladım. Derin bir nefes alırken bembeyaz duvarlara baktım. Hastanenin bilindik kokusu burnuma dolarken kucağımda uyuyakalmış olan Alia'yı daha sıkı sardım.

Annesiyle konuşup telefonu kapatır kapatmaz ağlamaya başladığında onu ilk kez böyle gördüğüm için endişelenmiştim. Her şeye rağmen dik duran, genelde göz yaşlarını kimseye göstermemekten taraf olan bir kadındı. İlk kez ağladığına şahit olmuyorum ama ilk kez bu denli ağladığına şahit olmuştum.

Onu ilk kez ağlarken gördüğümde sarhoştu. Kore'ye yaralı biri olarak ayak basmıştı. Hisleri sarhoşken dışarı vurulduğunda aslında bundan kaçtığını fark etmiştim. Ayık kafayla yüzleşmesi zor olan gerçeklerden daha fazla kaçamadığında nasıl dağıldığını görmüştüm. O zaman da gözyaşlarını saklamaya çalışmıştı benden. Ağlarken iyi olduğunu söylemişti. Onu anlamıştım. Onu anlamıştım çünkü o zaman onda kendimi görmüştüm. Ne kadar benzediğimizi fark etmiştim. Onu benden daha iyi kim anlayabilirdi ki?

Böyle hissedenin tek ben olmadığını göstermişti bana. O gün ağacın altında konuşurken en tanıdık gelen surat ifadesinin bende olduğunu söylemişti. Dışarıya karşı benim gibi göründüğünden beni anladığını söylemişti. Birbirimiz hakkında ne biliyorduk ki o zamanlar? Hiçbir şey.

Hiçbir şey bilmezken anlamaya başlamıştık birbirimizi.

Bu yüzden onun hep farklı biri olduğunu düşünmüştüm. Geldiği ilk günden beri sakin bir imaj çiziyordu. Kimsenin gözüne batmamaya, dikkat çekmemeye çalışıyordu. Sıradan olmaya çalışıyordu. Ama sıradan olamayacak kadar parlıyordu, hiçbir şey yapmasa bile parlıyordu. Belki de sadece benim gözüme böyle geliyordu, bilemiyordum.

Tuhaf biri olduğunu söylememin sebebi de buydu. Nasıl herkes gibi görünüp kimse gibi olamıyordu?

Çok masumdu, güzeldi, melek gibiydi. İncitmek istemeyeceğiniz kadar zarif, soğuk görünümüne rağmen güldüğünde sizi de gülümsetebilen, güçlü duruşunun altında bir sürü kırıklar yatan bir kadındı. Ona kapılmamak elde değildi, en azından benim için.

Yerinde kıpırdandığında kafamı eğip ona baktım. O ise tişörtümün yakasını tutarak uyumaya devam etmişti. Güzel yüzünü incelerken dudaklarıma istemsiz bir gülümseme yerleşmişti. Tanıdığım kimseye benzemiyordu. Çoğu zaman yaptıklarıyla beni dumura uğratırdı. Bazı durumlara olan sakinliğini, kendini rahatsız hissettiği durumlarda takındığı asi tavırlarını, sinirlendiğinde saklayamadığı hırçınlığını ve daha birçok huyunu izlemek keyifliydi.

my lips ft. yours ᥫ᭡ w.harutoWhere stories live. Discover now