XII

863 101 111
                                    

⌀

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kapıyı açtıktan sonra önünden çekildim ve ışığı yakarak hemen arkamdaki Haruto'ya "İçeri gel." diye seslendim. İçeri geçtikten sonra üzerimdeki kot ceketi çıkardım ve Haruto'ya döndüm. Deri ceketini işaret ettiğimde üzerinden sıyırdı ve bana verdi. Gözleri etrafta dolanırken "Evin güzelmiş." diye mırıldandığında gülümseyip "Teşekkürler." dedim.

Ellerindeki poşetlerle içeri doğru adımlarken "Bunları nereye koymalıyım?" diye sordu.

Hemen yan tarafındaki mutfağı işaret ettiğimde oraya doğru gitti ve poşetleri tezgaha bıraktı. Saçlarımı bileğimdeki tokayla dağınık bir topuz yaptıktan sonra yanına gittim ve poşetlerden çıkarmasına yardım ettim. Yemekler için tabak çıkardıktan sonra buzdolabına gittim ve içecek olarak ne durumda olduğumuza baktım. Gözüme soju çarptığında kararsız kaldığımdan "Soju içer misin?" diye sordum.

Haruto kısa bir an bana döndükten sonra güldüğünde anlamadığım için kaşlarımı hafifçe çatmıştım. Yüzünde muzip bir gülümseme varken "Beni sarhoş etmeye mi çalışıyorsun, Gray?" diye sormuştu.

Güzel zihnine bir göz devirme bahşettikten sonra "Evet," dedim alaylı ses tonumla. "Sarhoş edip seni yatağa atacağım."

Kıkırdayıp "Başından beri amacın buydu demek." dediğinde ona katılarak güldüm. Sonra "Olur." diyerek beni onaylandığında kafamı sallayıp soju şişesini çıkardım. Yanına gelip yukarıdaki raftan iki tane soju bardağı çıkardım. Haruto'ya yardımcı olmak amaçlı benim tarafımda olan poşetin içinden yemeği çıkartırken Haruto "Dikkat et, hala sıcaklar." diyerek beni uyarmıştı.

Poşetleri çöpe attıktan sonra "Sojuyla aran nasıl?" diye sorarken tabakları arkamızdaki masaya koyuyorduk.

"Bir iki defa içmişliğim var sadece. Annem çok seviyor."

Bar sandalyelerinden birine oturduktan sonra ben de bardaklara soju dolduruyordum. Bardağı önüne çekerken "Kore'nin gelenekleri seni zorluyor olmalı." diye mırıldandı.

Şişenin ağzını kapattıktan sonra kenara koydum ve ben de karşısındaki sandalyeye oturdum. "Başlarda daha zordu. Şimdi alışıyorum."

Ellerimiz chopstickleri kavrayıp yemeğin içine daldırırken "Seni Japonya'dan buraya hangi rüzgar attı?" diye sordum.

İlk kez Haruto'ya kendisi hakkında soru sorma fırsatım olmuştu ve itiraf etmek gerekirse bu iyi hissettirmişti. Bu grupta hakkında en az bilgiye sahip olduğum kişi oydu. Kapalı bir kutudan farksızdı.

Yüzü düştüğünde ister istemez kaşlarım çatılmıştı. Böyle basit bir soruya da cevap vermekten kaçmazdı diye düşünüyordum ama Haruto'nun beni sık sık dumura uğratması normal olduğundan şu an içime bir şüphe düşmüştü. Ama o beklediğim gibi sorudan kaçmayarak memnuniyetsizce "Babam." diye mırıldanmıştı.

my lips ft. yours ᥫ᭡ w.harutoWhere stories live. Discover now