OFFENCE

3K 174 50
                                    

Bedenime sarılan kollarla irkildim.Burnuma gelen erkeksi kokusu beni mayıştırıyordu.Elleriyle bedenimi sarıp kulağıma "Kalk artık,Jimin ağlama." dedi fısıldar bir ses tonuyla.

Tişörtümün kollarıyla göz yaşlarımı sildim.Silmem hiçbir işe yaramıyordu,tekrar akıp duruyorlardı zaten.Birden ayağa kalkmamla aramızdaki mesafeyi açtım.Boş bir ifadeyle bana bakıyordu her zamanki gibi.Birden tişörtünü koklamaya başladı.Ne yaptığını anlamaz bir şekilde ona baktım.Kafasını tekrardan üzerime doğrultup "Kokun üzerime sinmiş." dedi.

Kıkırtıları kulaklarımı doldurdu.Başımı eğerek ayaklarımı izledim utanmıştım çünkü.Nasıl bu kadar utanmaz olabiliyordu?

Ağlamaktan kısılmış sesimle "Gidelim." diye fısıldadım.Ellerini ceplerine koyarak arkamdan çıkışa doğru ilerledi.Gitmeden önce annemin mezarına kısa bir bakış attım.Bu son gelişimdi büyük ihtimal.

Arabaya bindiğimizde telefon çalma sesi kulaklarımı doldurdu.Benim telefonum olmadığına göre onun telefonu çalıyordu.

Küfür edip telefonu kulağına tuttu.Gözlerimi devirerek yolu izlemeye başladım.Tabiki de telefonla konuşurken onu izleyecek değildim.

"Efendim Taehyung." dedi bıkkın bir ses tonuyla.Bu sefer ne oluyordu gerçekten kestiremiyordum.Görüşme çok kısa sürmüştü,önemli değildi sanırım.

Kafamı tekrardan cama çevirdiğimde tanıdık bir yerle karşılaştım.Evet Jong San'ın mekanı.

Dışarı çıkıp kapıyı sert kapatmamaya çalışmıştım ama aksine Jungkook kapıyı önümde parçaladı resmen.

Artık ezberlediğim yollardan geçip,Jong San'ın kapısını tıklattı.Açılmayınca Jungkook artık kapıyı elleriyle delercesine vurmaya başladı.

Bakışlarımı ara sokaklarda dolandırıp kaçmayı düşündüm.Kaçsam beni yakalarmıydı acaba? Kaçtığım için bana daha kötü eziyetler edermiydi? En son kaçma girişimim pek iyi sonuçlanmamıştı çünkü.

Kaçma fikrini kafamdan silip başımı eğdim.Tekrardan kafamı kaldırdığımda Jungkook'un bakışlarıyla karşılaştım.

Sanki ne düşündüğümü biliyormuş gibi bakıyordu bana.Bakışlarını üzerimde tutarken kapının açılmasıyla oraya doğru baktık.

Kapının ardındaki tanımadığım bir yüzdü.Jungkook beni kolumdan tutup içeriye sürükledi.Doğrusu kapıdaki çocuk umrunda bile değildi.Ama ben kim olduğunu merak etmiştim.

Jong San'ı içeride arkadaşlarıyla kumar oynarken bulmuştuk. Bir an başım döner gibi oldu. Geçmişimdeki pürüzler canlandı gözümde. O üvey babanın kart oynayışı,oynarken yüzünde beliren sırıtış aklıma getirmek istemediğim şeylerdi ama bana inat geliveriyorlardı.

Yerimde sendelememle tüm bakışlar bana döndü. Ama bunlar asla normal bir insanın attığı bakışlar değildi. Gözlerindeki kırmızılığı görmemle madde kullandıklarını anladım. Masadaki poşetler de bunu onaylıyordu.

Jungkook bana ne oldu gibisinden kafa salladı. Tepki vermeden ayakta dikilmeye çalıştım. Ardından Jungook da onların arasına geçip oturdu.

Bir süre onları izlememle sadece oynamak için oturmuş olduğunu öğrendim.Madde felan kullanmamıştı.Bir dakika bu benim neden umrumda oluyordu ki?

Jong San bana bakıp yukarı çıkmamı söyledi. Sanki bunu beklermişcesine yukarıya doğru adımladım. Kapıyı kapatmamla en iyi yaptığım şeyi uygulamaya koyuldum. Evet ağlamak. Sonuçta kim annesinin acısını unutabilirdi ki? Babamı da kaybetmiştim zaten,acım ikiye katlanıyordu böylece.

OBSCUREKde žijí příběhy. Začni objevovat