63

2.6K 208 50
                                    

"Hyung bacağını sallamayı keser misin artık?"

Felix yaptığının farkında varıp sallamayı kesti. "Ne yapayım Jeong, aşırı streslendim." Gözleri telefonundaydı çillinin. Bildirim kaçırmak istemiyordu. Çalan kapıyla küçük olan ayaklandı, gelen arkadaşlarını içeri davet etti.

Hyunjin montu çıkarırken sordu, "Ne yaptınız?"

Jeongin omuz silkti, "Stresli, içeride oturuyor telefonuyla." Hyunjin sevgilisinin elini kavrayıp Felix'in yanına geçti.

"Naber Yongbok?"

"Haberim yok, çıldırmak üzereyim. Ne zamandır toplantıdalar ya, hiç mi ara vermezler. Ah bunlar haricinde iyiyim sanırım siz?" Çiftin üzerinde gezdirdi gözlerini. Kenetlenen ellerine baktı, "Siz iyisiniz iyi."

Seungmin gülümseyip kafasını sarışının omzuna yasladı, "İyiyiz iyi."

"Kahve kim içer?" Minho'nun mutfaktan sesi duyulduğunda herkes onaylamıştı onu.

"Changbin hyung ile Jisung'un onu yalnız bırakmaması iyi oldu bir bakıma." Hyunjin önündeki tepsiden kahveye uzanırken konuştu.

"Tabii, orası öyle." mırıldandı Felix gözleri telefondayken.

"Boşuna bakıyorsun, Chan hyungu tanıdığım kadarıyla işi bitince aramak yerine yanına gelecektir." Seungmin'i onayladı geri kalan.

"Zaten açıklama yapılırsa diye bekliyorum ben."

Minho kalan iki kahveyle çillinin yanına oturup önündeki sehpaya bıraktı tepsiyi. Hemen ardından küçüğünün telefonuna uzanıp aldı, "Hadi bırak şunu kenara, ne zamandır böyle bir araya gelmiyorduk." Kafasını en küçüklerine çevirdi, "Hem sıkıştırılması gereken bir bebek var."

"Ben size soruyor muyum Jisung hyung ile naptınız diye?"

Jeongin'in çıkışıyla Minho gülerek kaşlarını kaldırdı, "Anlatabilirim biliyorsun değil mi?"

Hyunjin sevgilisinin kulaklarını kapattı, "Ew, iğrençsin."

Minho kıkırdayıp öpücük attı, "Kaşınmasın o zaman."

Jeongin pes ederek omuzlarını düşürdü, "Ben de bilmiyorum hyung aslında, yani flört gibiyiz ama ne kadar ben de bilmiyorum."

Felix kardeşine güven verircesine gülümsedi, "Changbin için daha ileri bir yerdesiniz haberin olsun."

"Nereden biliyorsun hyung dökül."

"Eh benim her yerde ajanım var."

Seungmin lafa karıştı, "Chan hyung kesin ötmüş. Başka türlü bilmesi imkansız."

"Hadi be, o gün mutfağa ondan kaçtınız dimi?" Minho şimdi çözmüştü olayı, "Keşke Jisung'u dinleyip bassaydık sizi, gerçi olsun siz yokken de iyi vakit geçirdik düşününce." Kapının çalması ile ayaklandı Minho, "Ben bakarım." Mutfaktayken küçük sevgilisi yolda olduklarını haber vermişti çoktan.

Felix sordu, "Bir şey mi sipariş etmiştik?"

Geri kalanlar omuz silkti. Changbin'in içeri girip eliyle koymuş gibi Jeongin'i bulmasını kimse beklemiyordu, eh tabii, oturan genci kucağına alıp onun oturduğu yere oturmasını da. Şimdi kucağındaki gence kocaman bir sarılma veriyordu. Ağızları kocaman açılmış şaşkın arkadaşlarına karşın Jeongin öyle hissetmiyordu, gülümseyerek kollarını sardı rapçiye.

Sırasıyla içeri giren Minho, Jisung ve Chan ile ayağa kalktı Felix. Genç adam yorgun görünüyordu ancak sevgilisine güven verici bir şekilde gülümsemeyi ihmal etmedi. Bu çilli olan için yeterli değildi, henüz odanın girişinde olan sevgilisinin kolundan tuttu, arkadaşlarına "Odamdayız." dedi ve çekerek genç adamı odasına götürdü. İçeri girip ardından kapıyı kapattığında yatağına oturmuş olan Chan kollarını iki yana açtı.

"Lix."

Felix yapması gerekeni biliyordu, erkek arkadaşının saçlarını okşarken onun ellerinin belini sarmasına izin verdi. Chan başını Felix'in karnına yasladı. Birkaç dakika böyle kaldıklarında Felix dayanamadı. Ellerini sevgilisinin yüzüne koydu ve kafasını kaldırdı. Chan ellerini belinden ayırırken kendini kucağına bıraktı.

Hala kavramakta olduğu yüze yaklaştı Felix. Yüzünün her bir noktasına ufak öpücükler bırakmaya başladı. Chan bu huzurlu hisle birlikte gözlerini kapattı ve keyfini çıkardı. Dudakları üzerinde hissettiği nefesle gözlerini açmadan ağzını araladı. Çok geçmeden küçük olan alt dudağını kavrayıp emmeye başladı. Chan ellerini sevgilisinin tişörtünün içinden çıplak beline geçirdi. Birbirlerinden ayrıldıklarında fısıldadı küçük olan, "Çok yorgun görünüyorsun sevgilim."

"Çünkü yorucuydu." diye mızmızlandı Chan. Felix kararsızlıkla baktı sevgilisinin yüzüne, sormalı mıydı?

Chan küçüğünün ifadesini çoktan okumuştu bile, "Sorabilirsin Lixie."

"Pekala, neler oldu? Neden bu kadar uzun sürdü? Hiç ara vermeden nasıl bu kadar uzun topl-" Chan sevgilisin dudaklarına bıraktığı öpücük ile susturdu.

"Tek tek mi sorsan sorularını?" Küçük olan kıkırdadığında, onunla birlikte Chan da gülümsedi.

"Tamam, o zaman ilk sorum geliyor." Elini sevgilisinin ensesine koydu, saçlarıyla oynamaya başladı. Chan kafasını sallayarak soruyu bekledi, "Çok yorgun görünüyorsun. Uyuyalım mı? Yarın konuşuruz."

Chan kafasını sevgilisinin boynuna koyup derin bir nefes aldı. "O kadar iyi olur ki bebeğim."

"Sen uzan, ben içeriye haber vereceğim." Kalkıp kapıya yürürken konuştu küçük olan.

Odadan çıktığında Chan pantolonunu ve hoodiesini çıkardı. Yatağın içerisine girdiğinde küçüğü dönmüş kapıyı kapatmıştı. Felix, sevgilisinin kıyafetlerini sandalyesinde görünce sadece iç çamaşırı ile kaldığını anladı. Kıkırdayıp yatağa yaklaştı, "Sen iyice arsızlaştın mı acaba Channie?"

Chan yorgun ama gerçek bir gülümseme verip sevgilisi kolundan tutup yanına çekti, "Ben masum bir adamdım, seninle tanışana kadar sevgilim."

Önceki gecelerin aksine bu defa Chan sevgilisinin boynunda soluklandı, Felix ise boynundaki nefesin huzuru ile gözlerini kapattığında yüzündeki gülümseme ile uykuya daldı. 





Hehe selam ben geldim, bölümü tam tamamlamamıştım ancak sizi de çok bekletmek istemedim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hehe selam ben geldim, bölümü tam tamamlamamıştım ancak sizi de çok bekletmek istemedim. Şimdilik gidiyorum ama hemencecik geri döneceğiz! Söz! 💖💖💖

Diğer bölüm görüşmek üzere, sizi seviyorum ballarım 🧡

videocall | chanlixWhere stories live. Discover now