51

3K 227 81
                                    

Chan gözlerini açtığı an manzaradan memnun kalmıştı, yüzünün birkaç santim ötesindeki çiller onu aydınlatmıştı. Kolunda yatan sevgilisi melekleri aratmayacak bir masumlukla gözlerini kapatmış, Chan'den esirgemişti onları.

Saate bakmak için hafifçe hareketlendi ancak, uyanmasından da korktu çillisinin. Birazcık tembellik kimseye zarar vermezdi, ha?

Ne kadar süre geçirdi bilmiyordu ama, hiç sıkılmadan karşısındaki yüzü izleyebileceğini fark etmişti. Hayatın ortasına konan bu çilli civcivden oldukça memnundu. Dayanamadı, boşta olan elini gencin saçları arasına bıraktı, sessizce ve incitmeden sevdi.

Karşılığında ise küçük olan boynuna biraz daha yaklaşıp yaslandı ona. Artık küçüğünün nefesi boynundaydı. Chan huzurdan boğulabilirdi. Sevgilisine yaklaşıp sıkıca sarıldı.

Telefonuna gelen çağrı, küçüğünü korkudan zıplattığında hoşuna gitmedi. Hızla telefonu alıp cevapladı, "Ne var maknae?"

"Siz hyunglarım bana karşı gerçekten sevgi dolusunuz." dedi küçük olan gülüp. Nefes alıp devam etti, "Changbin'i basıyoruz biz." dedi.

Chan kaşlarını çattı, "Nerede basıyorsunuz ve siz kimsiniz?"

"Jeongin'e vurulmuş bizimki." Güldü, devam etti, "Canım sevgilim ve onun güzide arkadaşları Hyunjin ile Seungmin. Hadi, Felix'i al, siz de gelin, restorana gidiyoruz. Felix biliyordur."

Chan yeni yeni gözlerini açmaya çalışan bebeğine baktı, şu an bu sincapla konuşarak çok şey kaybediyordu. "Uyanmadık daha biz, haberleşiriz." Yüzüne kapattı, bir an bile pişman olmadan.

Uyanmaya çalışan sevgilisinin yüzünde gezdirdi ellerini Chan, "Günaydın bebeğim." diye mırıldandı. Felix, uyku mahmurluğu ile sevgilisine daha çok sokuldu, "Beni öpmedin, günü aymış saymıyorum." diye mırıldandı. Şu an beyin süzgeci yoktu küçüğün.

Chan ise duyduğundan memnun gülümsedi, "Sabah öpücüğü ha, hadi deneyelim." Küçüğünün dudaklarına yumuşak ve kısa bir öpücük bıraktı. Tamam, Felix ayılmış ve dediklerinin farkına varmıştı.

"Sana rezil olmaya doyamıyorum, farkındasın değil mi?" diyerek sevgilisinin boynuna sakladı yüzünü.

"Hani nerede? Ben daha denk gelmedim." dedi Chan de sevgilisini kendisine daha sıkı çekerek.

"Çocuklar restorana gidiyormuş, ne yapalım?"

Felix sevgilisi ile baş başa kahvaltı planlamıştı, "Bence yetişirsek geçeriz yanlarına. Seninle vakit geçirmek istiyorum." Bundan birkaç gün sonra sevgilisinin yoğun olacağını ve görüşmelerinin azalacağının farkındaydı.

Chan duyduklarıyla gülümsedi, küçüğü de kendi gibi düşünüyordu. "Hadi, kahvaltı hazırlayalım öyleyse." Ekledi, "Ramene ne dersin?"

Felix güldü, "Hayır, Amerikan kahvaltısı yapacağız."

Konuşulanların aksine yataktan kalkmayacakmış gibi uzandı sevgilisinin göğsüne çilli olan. Kulağının altında bir orkestra yatıyordu şu an. Kafasını kaldırıp dudaklarını bastırdı sevgilisinin göğsünün ortasına. Büyük olan sevgilisinin yaptığını anlamış karşılığında gencin saçlarına karıştırmıştı yüzünü.

"Her gün böyle uyanmanın bir yolu olsa keşke." diye mırıldandı kendi kendine Felix. Tek bir sabahta alışmıştı bile buna.

Gamzeli olan yatakta doğruldu, kendisiyle birlikte sevgilisini de kaldırmış oldu böylece. "Hadi, daha fazla aç kalmayalım."

Felix kalktığı gibi lavaboya girip yüzünü yıkadı, aynada kendini kontrol etti. Tamam, biliyordu, bunun için geç kalmıştı. Yine de içini rahatlattı, yeni uyanmış birine göre fena sayılmazdı. Kapıyı açıp kafasını kaldırdığında onu bekleyen sevgilisini gördü, içeri girmesine müsaade edip yüzünü yıkamasını izledi.

videocall | chanlixWhere stories live. Discover now