43

3.4K 276 100
                                    

  One Direction - Little Things, manidar.. 👉🏼👈🏼

🦋

Felix, sarışının sözlerinin hemen ardından Seungmin'i mutfağa çekip sorgulamaya başlamıştı bile. "Neler oldu az önce?"

Seungmin tereddütle kafasını salladı, "Ben de anlamadım."

Çok geçmeden kapıdan Minho girdi, "Sakın havada bırakma bu işi, git üzerine. Olacak bir şeyler var, belli." Genç adam önündeki tabaklara tatlı servisi çıkarırken gülümsemesini saklamaya çalıştı, kafasıyla belli belirsiz onayladı arkadaşlarını. Minho hazırlanan tabaklara uzanıp içeri geçtiğinde Chan yardım edeceğini söyleyip ayaklandı ve Minho ile mutfağa girdi.

Seungmin elindeki tabakları Minho'ya verip kalanları kendi alırken hala geleni fark etmemiş olan Felix'e güldü. İki genç mutfaktan çıktığında Chan onlara içinden teşekkür etti. Felix ile yalnız kalamamışlardı, hala bir şeyler sonuca bağlanmış da değildi.

Arkası dönük genç kahveleri dökmeye başlamıştı, bir yandan da arkadaşı ile konuşmaya devam ediyordu, "Oturma düzenini falan değiştirelim, aşk adamıma yaklaşmam lazım." Hemen ardından kıkırdadı, cevap alamadığında söylendi bu sefer, "Yalnız bırakılıyorsam, söylemeliydiniz en azından. 'Geçiyoruz içeri' falan deseydiniz, terbiyesiz ahtapotlar sizi."

Chan kendi kendine konuşan çocuğun çok sevimli olduğunu düşünüyordu, burada olduğunu fark ettiğinde kızaracak yanaklarını görmek için sabırsızlanıyordu. Önündeki mutfak barına dirseklerini yaslayıp boğazını temizledi. Gelen sesle arkasını dönen Felix, şaşkınca mırıldandı, "Ah?" Elindeki kahve sürahisinin sapını daha sıkı kavrarken sordu, "Ne zamandır oradasın?"

Aslında bunu sormasına gerek dahi yoktu, karşısındaki adamın gülüşünden söylediklerini duyduğunu biliyordu. Yanaklarından yükselen alevler ile ne yapacağını bilmez bakışlarını mutfağında gezdirdi. Gözlerini karşısındaki tekrardan çevirdi, "Tamam, bunu cevaplama lütfen." Felix battığının farkındalığıyla dudaklarını ıslatırken konuştu tekrardan, "Of, tamam. Bir şey mi istiyordun?"

Chan yaslandığı yerden doğrulurken konuştu, "Yalnız kalamadık." Adımlarına karşısındaki gence yöneltti, aralarındaki mesafeyi kapattığında Felix'in elindeki kahve sürahisini tezgaha bıraktı.

Genç çocuk gözlerini büyüğünün üzerinden çekemiyor sadece uyum sağlıyordu, Chan gencin beline uzanıp kendine doğru çekti, bir elini yanağına uzattı. Baş parmağı ile yanağını okşarken çillerinin üzerine baskı yaptı dudakları. Felix iç geçirdi. Baskının kaybolduğunu fark ettiğinde kapattığını bile fark etmediği gözlerini açıp gence baktı, "Chan." diye mırıldandı.

Chan gülümseyerek ona baktı, "Konuşmalıyız." İki gencin dudakları aynı anda hareket etti. Büyük olan bir adım geri çıkarken elini gencin yanağından ayırmak istemez gibi sürterek boynuna indirdi, oradan da koluna. Felix hareketleri takip ediyor, tepki veremiyordu. Chan'ın son durağı gencin minik elleri olduğunda avuçları birbirine karıştı.

"Gidelim mi?"

Felix arkasını işaret etti, "Kahveler?"

Chan omuz silkmişti, "Alırlardır buradan."

Felix gülümsedi, Chan bir kez daha en güzel gülümsemenin bu çocukta olduğunu düşündü. Adımlayıp Chan'ın hemen yanında durduğunda ayrılmadı elleri, kapıya ilerlerken bağırdı Felix, "Biz döneriz birazdan."

Sesi, içerideki ses kalabalığına karışmış bile olabilirdi, duyulmamış olabilirdi. Bunu önemsemediler. Ayakkabılarını giyip doğrulduklarında elleri tekrar birbirini buldu, bu kez Chan, Felix'in ufak parmaklarını kendi parmakları arasına hapsetti. Asansöre bindiklerinde, gamzeli olan tuşa dokunurken Felix onun her hareketini aklına kazırcasına izliyordu.

videocall | chanlixWhere stories live. Discover now