41

3.4K 265 97
                                    

Minho çalan kapıyla kaşlarını çattı, Felix bir şeyini mi unutmuştu? Daha kötüsü ekilmiş miydi? Küçüğünün gözleri kızarık kapıda bekliyor olabileceği düşüncesi elini ayağına dolaştırdı. Hızlı adımlarla mutfaktan çıkıp kapıya ilerledi.

Kapının önünde olan genç ise gülümsemesini tutamayarak kapıya bakıyordu, içerideki adım sesleri kapının açılacağı yönündeydi. Birkaç saniyenin sonunda açılan kapının ardındaki adamla nefesi titrekçe kaçtı ağzından, dağınık saçların arasından temiz ve pürüzsüz cilt ışıldıyordu yine. Gözlerini üstünde gezdirdiğinde giydiği sweatshirt ve eşofman ile yine kendine has duruyordu.

Minho kapının önünde bulduğu genç ile gözlerini genişçe açtı, "Jisung?"

"Selam, girebilir miyim?"

"Oh kabalık ediyorum sanırım, tabii gelsene."

Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde Minho ona salonun yolunu gösterdi, Jisung küçük adımlarla onu takip ederken heyecanlıydı.

Minho bir dolu düşünce ve telaşla açtığı kapının ardından çıkan gençle hem rahat bir nefes almış hem de oldukça şaşırmıştı. Aklının ucundan geçmemişti bu. Koltuklara oturduklarında Jisung ceketini çıkarırken konuştu, "Burada olduğunu söyleyince gelmek istedim. Umarım işin yoktu."

Minho gülümsedi gence bakarak, "Senden önemli bir işim olamaz."

Bu küçük olanın yanaklarına kan toplanmasına neden oldu. Minho, Jisung'un elinde tuttuğu cekete uzanıp koltuğun yan kolçağına bıraktı. Kokusu buram buram yayılmıştı. Mutfaktan gelen makine sesiyle sordu, "Kahve yapmıştım, içer misin?"

Jisung kafasıyla onayladı, ellerini yıkamak için Minho'dan lavabonun yerini öğrendikten sonra hızla halledip, mutfağa yaklaştı. Minho kupalara kahveleri doldurmuş atıştırmalık çıkarıyordu tabağa. Fark edilmediğini düşünen Jisung sordu, "Yardım edebilir miyim?"

Minho kafasını kaldırıp gence baktı, "Kahveleri alabilirsin istersen."

Jisung kafasıyla onaylayıp kahvelere uzandı, salona geçerken ardından gelen Minho'nun ayak seslerini duyuyordu. Onu takip edenin Minho olduğunu bilmek iyi hissettirmişti.

L koltuğun ortasına oturdu ikisi de, aralarına mesafe koymayı tercih etmeden. Minho koltuğa sırtını yaslamak yerine genç çocuğa döndü, onu izlemeye başladı. Jisung bunu farkındalığıyla gözlerini kaçırdı. Utanmıştı. Bakışları, değerli hissettiriyordu.

"Tamam, bir şeyler yapalım?" dedi dikkatini dağıtmasını umarak.

Minho gülümsemesini büyütmüştü. "Ben zaten bir şey yapıyorum, seni izliyorum."

Jisung bu cümleyle anlık dönüp baktı büyük olana, gözlerinde kendini görebilirdi, öylesine parlak bakıyordu ona Minho. Küçüğünün oldukça utandığını fark ettiğinde toparlandı biraz büyük olan. "Film izlemeye ne dersin?"

Jisung konuşmak istiyordu aslında, ancak bunu bu adamla karşı karşıyayken yapabileceğinden pek emin değildi. Cesareti ondan uzaklara kaçıp gidiyordu. "Başka bir önerin var mı? Kısıtlı zamanımızı öldürmeyelim."

"Felix'in çizimlerini gösterebil-"

"Hayır, bana kendinle ilgili bir şeyler göstermeni tercih ederim."

Minho ne diyeceğini bilemedi, o kendi hakkında konuşamazdı ki. Buna alışık bile değildi. Ne diyeceğini bilemeyerek baktı küçüğüne, "Ne bilmek istersin? Sen sormazsan aklıma gelmez çünkü."

Genç olan kahvesinden bir yudum alıp dudaklarını yaladı konuşmadan hemen önce, "Ne zamandır dans ediyorsun mesela?"

Minho soruya gülümsedi, "Kendimi bildim bileli dersem çok mu klişe olur?"

videocall | chanlixDonde viven las historias. Descúbrelo ahora